-

OSMANLIDAN CUMHURİYETE AKSARAY'IN DEĞİŞİMİ

Tarih Araştırmacısı Mustafa Fırat Gül, Aksaray’da Selçuklu Devletine dair izlerinin çok yoğun şekilde görüldüğünü, Osmanlı dönemine ait örneklerin ise yok denecek kadar az olduğunu söyledi.

OSMANLIDAN CUMHURİYETE AKSARAY'IN DEĞİŞİMİ
20 Mart 2017 - 09:58
Aksaray Üniversitesi (ASÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen Felsefe Toplantılarının 57’ncisinde konuşan Gül, “Osmanlıdan Cumhuriyete Aksaray’ın Değişimi” başlıklı bir sunum yaptı. Aksaray’ın önemli, kadim bir şehir olduğundan söz eden Gül, “Şehir tarihi süreç içerisinde Akadlar, Hititler, Asurlular,  Kımmerler, Frigyalılar, Lidyalılar, Medler, Persler, Kapadokyalılar, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Abbasiler, Selçuklular, Danişmentler, Karamanoğulları, Eratnalılar, Moğollar ve Osmanlıların hâkimiyetine geçmiştir. Hitit metinlerinde Aksaray’dan “Kurşaura” olarak bahsedilir. Bu ifadenin “Tablet” anlamına geldiği belirtilmektedir. Aksaray, altın çapını ise Selçuklular döneminde yaşamıştır. Şehirde Osmanlı eseri ise neredeyse yok. Ama bu bir kasıt değil. Osmanlılar Aksaray’ı hep ‘Zarar gelmez, bizden’ şeklinde değerlendirmiştir. Aksaray Kalesi denilen bir olgu belki de 5 asırdır yok. Düşman saldırısına uğrama ihtimali zayıf olduğu için burası tahkim edilmemiş ve gölgede kalmış. Ama Selçukluların Aksaray’da çok ciddi bir izi var” dedi. Bugün Belediye’nin de logosu olan “Çift Gövdeli Tek Başlı Aslan” figürünün bir Selçuklu simgesi olduğunu ve bu simgenin Aksaray dışında bir örneği bulunmadığını kaydeden Mustafa Fırat Gül, “Figürdeki ‘Çift Gövde’ doğu ve batıyı, ‘Tek Baş’ ise merkezi temsil etmektedir. Bedriye Medresesi Selçukludan günümüze kadar gelen, hali hazırda atıl vaziyette olan önemli bir eseridir. Bunun yanı sıra Seyfiye Medresesi ve Beramuniye Medresesi’ne dair de bir takım kalıntılar mevcuttur” dedi.

- 1863 Yılında Büyük Bir Sel Felaketi Meydana Geliyor -

Fatih döneminden itibaren Sancak olan Aksaray’ın, 1850’den sonra Konya’ya bağlı Niğde’nin bir kazası olduğunu, 1920 yılında şehrin vilayet yapıldığını ve bu durumum 1933’e kadar sürdüğünü anımsatan Gül, “1933’de Vilayet unvanı Aksaray’dan alınıyor. Şehrin fiziki olarak gelişimi ise 1863 yılında meydana gelen sel felaketinin sonrasında başlıyor. Aksaray’da o tarihte çok büyük bir sel felaketi meydana geliyor. Köprüler, medreseler, evler… Pek çok yapı bu selde yıkılıyor ve 10 kişi hayatını kaybediyor. 1907 yılında Ulu Cami civarında bir merkez düzenlemesi olduğu görülüyor. 1913 yılında ise yine şehirde bir Saat Kulesi yapılıyor ama bu yarım kalıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında, 1930’larda Ankara, Konya, Nevşehir yollarında bir takım çalışmalar yapılıyor. 1960’larda ise bugünkü merkez bölgenin büyük ölçüde şekillendiği, düzenlendiği görülüyor” dedi.

- Ermeniler 1986 Yılına Kadar Aksaray’da Yaşamışlardır -  

Sunumunda Aksaray’ın toplumsal yapısına da değinen Araştırmacı Gül, şöyle devam etti: “Şehir Kozmopolit bir yapıya sahip. Ermeniler ve Rumlar yaşıyor ama Yahudilerin varlığına dair bir belge tespit edemedim. Toplumda etnik ötekileştirmeye dair bir kayıt da söz konusu değil. 1986’ya kadar Ermeniler Aksaray’da yaşamışlardır. Rumlar ise genelde Gelveri, Mamasın ve Sivrihisar’da yaşamaktaydı. 1924’te bir mübadele uygulandı ve bu göçle birlikte Aksaray’daki Rumlar, Yunanistan’ın Kavala şehrine yerleştirildi. 1910-1930 yılları arasında çarşıda sadece Rum ve Ermeniler esnaflık yapıyor. Müslümanlar o dönemde dükkân açmanın ve esnaflık yapmanın çok uygun olmadığını düşünüyor. Hacı İskender Efendi ise ilk kez dükkân açıyor ve “Allah kazananları sever” manasında bir levha asarak, toplumda bir nevi önemli bir değişiklik gerçekleştiriyor.”

Son derece önemli fotoğraflarla sunumunu gerçekleştiren Mustafa Fırat Gül, kendisini izleyen akademisyenlerin ve öğrencilerin sorularını da yanıtladı.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum