-
AHMET ERBAŞ

AHMET ERBAŞ


Herkes Kilodan Şikayetçi…

13 Nisan 2018 - 10:00

Türk toplumu yıllarca kilo almak ve şişmanlamak için çaba sarf etti.

 

Bilhassa, kız çocuklarının canlı kanlı ve kilolu olması onun değerini arttırırdı.

Kız çocukları, esmer, ince ve zayıf ise “BİŞİRGEÇ gibi şunun nesi gelin olacak?” derlerdi.

Kız çocuğu zayıf, ince ve beyaz tenli ise “ÇITIRGI gibi kız şundan gelin mi olur?” diyerek dünür olmaktan vazgeçerlerdi.

Toplumda genel bir söz vardı.

“BİR ÇİĞNEM ET, BİN AYIP ÖRTER!” derlerdi.

Kilolu ve şişman kızlar daha yüksek BAŞLIK PARASINA satılırlardı.

Kilolu bayanlar için de: “Pehlivan gibi kadın, devlet gibi kadın…” gibi iltifatlar ederlerdi.

Eskiden zayıf ve çelimsiz olmak hastalıklı demekti...

Kadın ve erkeğin “etli-butlu “tabir edilen kilolu hali de sağlıklı adam olarak tanımlanırdı.

Geçmişteki hanımlar kilo almaz ise “aman canlı kanlı olsun” denilerek az pişmiş ciğer ve dalak yedirilir, kilo alması ve kanlanması sağlanırdı…

Halkın yüzde doksanı, ister kadın, isterse erkek olsun, insan gücü ile çalışırlardı.

Bağ-bahçe, tarla, ahır, hepsi de insanların emeği ile yapılan işlerdi…

Bazen aynı yaştaki arkadaşlarla sohbet ediyoruz.

“Bugünkü obez kızlar ve erkekler eskiden olsa çok para ederlerdi ama; bakarlardı kof bir kilo, hepsini de en kısa zamanda babasının evine geri iade ederlerdi” diye espri yapıyoruz.

Günümüzün baş belası kilo.

Kimse elini soğuk sudan sıcak suya değmiyor.

Köylü ineğini makineye sağdırıyor.

Şehirli ise elektrikli süpürgeyi bile temizliğe gelen gündelikçiye verip kendisi keyf çatıyor.

Herkes, kilodan şikayet ediyor…

SOSYAL GÜVENLİK KURUMUMUZ DÜŞMAN ÇATLATIYOR…

İçinde bulunduğumuz hafta; SOSYAL GÜVENLİK HAFTASI imiş…

Takvim yaprakları öyle yazıyor.

Geçmişte genç yaşlı herkes SİGORTA ve BAĞ-KUR´u düşman gibi görürdü.

1968 yılında Ankara´da Türk-İş´e bağlı bir yapı kooperatifinde çalışıyordum.

Asgari ücret 350 lira idi ve benim maaşımdan 40 lira kesiliyordu.

“Ben sigortayı ne yapacam?.. Benden niye para kesiyorlar…” diye tepki gösteriyordum…

Sanıyorum aynı tarihlerdeydi Demirel Bağ-Kur ´u çıkardı…

Her ay pirim ödeyen esnaf; ofisi hububat teslim eden köylü Bağ-Kur pirimi ödemek zorundaydı.

Türk toplumu, EMEKLİ kavramını bilmiyordu.

“Hastalanınca doktor, ilaç bedava olacak, yaşlanınca EMEKLİ MAAŞI alacaksın” diye anlatırlar ve bu laflar bir kulağımızdan girer, diğer kulağımızdan çıkardı…

O tarihte işe giren işçi “ben sigorta istemem” diye pazarlık yaparken; tüccara hububat satan köylü,  Bağ-Kur pirimi kesilmesine tepki gösterirlerdi.

Yıllar sonra, pancar üreticisi, hububat üreticisi, pamuk, fındık ve benzeri ürününü, ilgili kurumlara satan kadın ve erkek üreticiler EMEKLİ olmaya başlayınca eskiden sisteme giremeyenler pişman oldu ama; iş işten geçmiş oldu.

Bugün işe girecek işçi önce soruyor: “Sigortamı yapacak mısın?”

İş yeri açana babası veya ustası tembih ediyor: “Oğlum ne yap, ne et Bağ-Kur´unu öde…” diyor.

Sosyal Güvenlik Kurumunun maaş vermesinin ötesinde sağlık hizmetleri bugün dünyada sayısız ülkeyi kıskandıracak ölçüde…

Türkiye´de aç ve açıkta kimse yok!..

Sosyal güvenlik şemsiyesi herkesi kapsıyor…

YORUMLAR

  • 0 Yorum