-
ERDOĞAN KAYA

ERDOĞAN KAYA


İslam dini garip dini mi?

05 Eylül 2017 - 08:09

Son günlerde Arakan da Müslüman katliami başlayınca, zalimlerin mazlum müslümanları katlemesine tahammül edemeyen ehli iman içindeki bazı kardeşlerimiz, “ müslümanlık ve İslam dini bu kadar garip mi ki, sürekli müslümanlar zulüm görüyor” diye rahatsızlanıyorlar. Evet İslam dini garip dini değil gariplerin sahiplendiği insanların dinidir. Bunun başlıca ana nedeni Peygamber efendimizin hadislerinde gizli. O dönem arap çöllerinde İslama garipler sahip çıktığı için kendi beldelerinde dışlanmışlar ve bu insanların Medineye göç etmelerini istemesi ile garip hadisi zikredilmiştir.

      İnsanların azdığı ve islamın zuhur etmesi ile sahabi döneminde bile müslümanlara saldırılmıştır. İslamiyet, fertlerin azgınlıkta canavarları geride bıraktığı, cemiyetin bozulduğu ve dejenere olduğu bir devirde ve çevrede zuhur etmiştir.

      Peygamberimizin (a.s.m.) etrafında halka olan bahtiyar cemaat, çevrelerinde yadırganmış, garip karşılanmış, adeta başka bir alemden gelmiş insanlar nazarıyla bakılmıştır. Belli sayıda olmaları, her hareketlerinin mevcut cemiyete uymaması ve hakkı kabul etmeyen kimseler arasından çekildikleri için onlara hep yabancı gözüyle bakılmıştır. Sonunda dini vecibelerini yaşamak ve üzerlerine düşen tebliğ vazifesini rahatlıkla yerine getirmek için bazı sahabiler Peygamberimizin (a.s.m.) izniyle kendi yaşadıkları beldeyi terk etmek zorunda kalmışlar, böylece gariplikleri ve gurbetleri daha da artmıştır. Sonraları, bilindiği gibi, Medine'ye hicret meydana gelmiştir.

      Allah'ın emirlerine boyun eğen ve sadece Hak rızası için garipliğe ve gurbete razı olan mü'minleri Peygamberimiz (a.s.m.) şöylece müjdelemektedir:

       “İslam, şüphesiz garip olarak başladı ve günün birinde garip hale dönecektir. Ne mutlu o garip mü'minlere!”

       Gariplerin kim olduğunu soran Abdullah bin Mesud'a, Peygamberimiz,

      “Kabilelerinden dinleri için ayrılıp uzaklaşanlardır.” buyurmuştur.(1)

      Bu hadis-i şerifi izah eden alimler günümüze de ışık tutan açıklamalar yapmışlardır.

Kıyamet alametlerinin birçoğunun zuhur ettiği zamanımızda, İslam hakikatlerini ve iman nurlarını öğrenip yayarak sahabilerin yolundan giden mü'minleri Elmalı, Sabikun-ı Evveline (sahabilere) benzetmektedir. Çünkü aslından uzaklaştırılmaya çalışılan İslam hakikatleri ve inkara kalkışılan imani meseleler o mücahit mü'minler tarafından ihya edilmeye çalışılmaktadır. Nitekim bu hadisin Tirmizi'de geçen rivayetinin sonunda Peygamberimiz (a.s.m.),

      “Ne mutlu o garip, mü'minlere ki, insanların benden sonra bozdukları sünnetimi ıslah ederler.” buyurmaktadır.(2)

Buna göre, hadiste geçen garipler Peygamberimizin (a.s.m.) sünnet-i seniyesini, onun mübarek yolunu kendisine rehber eden mü'minlerdir. Bid'at ve hurafelerin her tarafı istila ettiği bir zamanda, bir sünnetin ihyası çok büyük ecir ve sevaba kavuşmaya da vesile olmaktadır. Nitekim zamanımız mü'minlerini de içine alan bir müjdesinde Peygamberimiz (a.s.m.),

      “Bid'aların ve dalaletlerin istilası zamanında Sünnet-i Seniyeye ve hakikat-ı Kur'aniyeye temessük edip (tutunup, uyup) hizmet eden, yüz şehit sevabını kazanabilir.”(3) buyurmaktadır.

İslami meselelerin garip kaldığı ve hakkıyla yaşayanların azalmaya yüz tuttuğu günümüzde, bu tatlı Peygamber (a.s.m.) müjdesine nail olmak ve manevi büyük ecirlere ermek için gayret ve hamiyete ihtiyaç vardır.

1. Müslim, İman: 232.

2. Tirmizi; İman: 13.

3 . Kadı İyaz. eş-Şifa, 1:27. 

YORUMLAR

  • 0 Yorum