-
FUAT TÜRKER

FUAT TÜRKER

'in Kaleminden...

Müslüman, Allah’ın Vaadine Güvenir

30 Mart 2015 - 09:21

Peygamberimiz (asm)’ın hadisleri ve değerli birçok İslam âliminin günümüze kadar ulaşmış el yazması eserleri, İslam’ın yeryüzü hâkimiyeti müjdesinin coşkusunu bugüne taşır. Yaşadığımız ahir zaman gereği bu konu daha gündemdedir; gerçekleşen ve şahit olunan her olay inananlarca heyecanla, aşkla  izlenir.

Ahir Zaman, kıyametten önce yaşanacak son dönemdir. İlk dönemi, ahlâki dejenerasyonun, acıların, yokluğun, çatışmaların, anarşinin ve korkuların yaşandığı devredir. İnsanların bu dönemde yaşadıkları; sevgisizlik, bencillik ve zulümdür. Bu dönemin arkasından, Hz. İsa(as)'ın yeniden dünyaya gelişi ve Hz. Mehdi (as)'ın zuhuru gerçekleşecektir. “İnsanlar 1400 senesinde Hz. Mehdi (a.s.)'nin yanında toplanacaklardır.” (Risaletül Huruc-ül Mehdi, s. 108) hadis-i şerifi gibi, Peygamberimiz(asm)'dan aktarılan sahih rivayetlere göre Hz. Mehdi(as), çeşitli hurafelerle, batıl inanç ve uygulamalarla aslından uzaklaştırılmış dini özüne döndürecek, Hz. İsa(as) ile buluşacak, Allah'ın izniyle insanların hidayetine vesile olacak, barış ve adaleti hakim kılmak için  şerefli bir mücadele verecektir. Böylece karanlık dönem son erecek, kalpler imanla, ruhlar Kur’an ahlâkıyla nurlanacak, Kur'an'ın ışıl ışıl aydınlattığı bir çağ başlayacaktır. Bu dönemde tüm dünyada, Allah'ın dilemesiyle huzur, güven, adalet, bereket ve sevgi hâkim olacaktır.

Birkaç gün önce bu konulara dair gerçekleştirilen bir Tv programında, Allah'ın en önemli vaadlerinden birine inanmayan İslam 'alim'lerini gördüğümde büyük şaşkınlık yaşadım. "İslam'ın hakimiyetini istiyorum" diyemediklerine şahit olduğumda ise şaşkınlığım daha da arttı.

"İmanımızı nasıl güçlendireceğiz?" diye soruyordu alimlerden biri. “Allah'ın, İslam'ın yeryüzü hakimiyeti vaadine inanarak başla istersen” demek geldi içimden. Yani Allah’ın vaadine güven; O vaadinden dönmez.



Açık ayetlere rağmen, "Allah Kur'an'da, Hz. İsa'yı kesinlikle öldürdüğünü söylüyor" dedikten sonra ben bu ‘alim’lerin hangi sözüne inanayım?.. Kur’an ise ne diyor;



Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. (Nisa Suresi, 157)

Mehdiyet konusunun, Müslümanları tembelliğe ve ‘boş’ beklentilere sevk ettiği, bu nedenle gündeme getirilmemesi gerektiğine değinildi her zaman olduğu gibi. Oysa kurtarıcı beklemenin, Müslümanları atalete düşürüp geri kalmalarına yol açtığı, fakirlik, cehalet, zulüm ve her türlü kötülük karşısında, "Bunu ancak Mehdi ortadan kaldırır. Nasılsa gelecek, biz durup bekleyelim" şeklinde bir düşünceye kapıldıkları gibi iddialar, samimi müminler için tamamen tutarsızdır.



Mehdi beklentisi tembelliğe sürüklemez sayın profesörler. Tam aksine mübarek şahısların beklentisi ve Allah'ın İslam hâkimiyeti vaadi, samimi inananlar için coşkudur, şevktir, çaba sebebidir. Tembellik, pasiflik ve coşkusuzluk ise imanî zafiyet göstergesidir. Ahir zaman müjdeleri, müminleri tembelliğe sevk edecek olsaydı, Peygamberimiz(asm) bu haberleri ısrarla vermezdi.

Allah, İslam'ı yeryüzüne hâkim kılacağını vaad ediyor. Nedir İslam; barış, dostluk, huzur, esenlik... Deccal'in azgınlıkta zirve yaptığı bugün, Allah'ın vaadi olmasa bile, bir insan bu güzellikleri istemez mi? Bunu hayâl etmez mi? Bunu özlemez mi? Bunun için dua etmez mi?..



Hz. İsa ve Hz. Mehdi beklentisi, İslam'ın yeryüzü hâkimiyeti vaadi sürekli fışkıran bir kaynaktır; şevk kaynağıdır. Bu, kimileri için panik olsa da Allah, Hz. İsa(as) ve Hz. Mehdi(as)’ı vesile ederek İslam’ı dünyaya hâkim kılacak, nurunu tamamlayacaktır;

Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de, O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur. (Tevbe Suresi, 32, 33)

Önce bâtıl ortaya dökülür, ardından hak ortaya çıkar ve bâtılı yutar, yok eder. Allah'ın sünnetidir; inkâr içindeki yalancılar hiç beklemedikleri bir zamanda ve hiç beklemedikleri bir şekilde hakikatin galibiyetine şahit olacak, akılları hayrete düşecektir. Hak gelecek bâtıl zâil olacaktır.

Müslümanları birleştirerek hakka dayalı bir güç haline getirecek, İslam dininin aslına dönmesine ve Kur'an ahlâkının yeryüzü hâkimiyetine vesile olacak kutlu zatlara zemin hazırlamak Müslümanların önemli sorumluluğudur. Onların yanında ve onlara yardımcı olabilmek, tüm insanlığa yönelik hayırlı faaliyetlerinde destek olabilmek, tüm iman sahipleri için büyük bir nimet, güzellik ve şereftir.

… Kaldı ki Allah’ın müjdelediği kulları, karşılarına dağlar bile dikilse, onları ezip geçecekler;  dağlarda kendilerine bir yol bulacaklardır.

Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara vaat etmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fâsıktır. (Nur Suresi, 55)