-

2021-2022 YENİ ADLİ YIL AÇILIŞ TÖRENİ AKSARAY 15 TEMMUZ MEYDANINDA GERÇEKLEŞTİRİLDİ

  Aksaray Barosu Başkanı Av. R. Erhan TOPRAK "Yeni adli yılın vatanımıza, milletimize ve tüm hukuk camiasına hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, insan onuruna saygılı, içeride ve dışarıda tam bağımsız bir Türkiye özlemiyle devletimizin ve milletimizin adalet içinde ilelebet payidar olmasını temenni ediyorum." dedi.

2021-2022 YENİ ADLİ YIL AÇILIŞ TÖRENİ AKSARAY 15 TEMMUZ MEYDANINDA GERÇEKLEŞTİRİLDİ
01 Eylül 2021 - 11:40
 Aksaray Barosu Başkanı Av. R. Erhan Toprak Aksaray 15 Temmuz Meydanında 2021-2022 adli yıl açılış töreninde konuştu.

Toprak konuşmasında; "
Değerli meslektaşlarım,
Basınımızın güzide temsilcileri;

Düşmanları yurdumuzdan kesin olarak kovuşumuzun nişanı olan 30 Ağustos Zafer Bayramının hemen ertesinde olduğumuz bu günde, sözlerime başlamadan önce, birileri ağzına almaktan imtina etse de başta Cumhuriyetimizin Kurucusu Ebedi Başkomutanımız Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, tüm kahraman şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Onlara Yüce Türk Milleti’nin duaları yeter. Ruhları şad olsun.

Yeni adli yılın vatanımıza, milletimize ve tüm hukuk camiasına hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, insan onuruna saygılı, içeride ve dışarıda tam bağımsız bir Türkiye özlemiyle devletimizin ve milletimizin adalet içinde ilelebet payidar olmasını temenni ediyorum.


Değerli meslektaşlarım;

Bu gün devletin üç anaerkinden biri olan yargı erkinin en önemli günü. Bu gün, yargı erkinin üç ana unsuru olan sav, savunma ve karar mercilerinin bir araya gelerek geçmiş yılın hak ve adalet muhasebesini yaptığı, sorunlarını özgürce konuştuğu, gelecek yıla ilişkin çözüm yollarını ortaya koyduğu bağımsız yargının yıllardır süregelen ve geleneksel hale gelen en önemli günü… ADLİ YIL AÇILIŞI!!!... Ama maalesef görüyorsunuz ki bu gün burada yargının kurucu unsurlarından yalnızca bağımsız savunma hazır. Artık adli yıl açılışlarında anayasal olarak en az yürütme kadar bağımsız olduğunu iddia ettiğimiz “BAĞIMSIZ YARGI!!”nın unsurları bir araya gelemiyorlar, getirilmiyorlar. Sadece bu tablo dahi yargıya ve adalete dair konuşulacak tüm konuları anlamsız hale getirmeye kâfi.

Yargı sisteminin ve adalet mekanizmasının sorunlarının birçoğunun olduğu gibi avukatlık mesleğinin sorunlarının birçoğunun kaynağının da politik olduğu, sorunların birçoğunun yargıya ve yargı özelinde savunmaya politik bakış açısından kaynaklandığı maalesef artık aşikâr hale gelmiştir.


Ne olduğu, neye hizmet ettiği belli olmayan çoklu baro sisteminin yürürlüğe konulması, siyasi partiler binlerce kişiyle kongrelerini gerçekleştirirken, pandemi bahanesi ile normlar hiyerarşisi ve kanunlar yok sayılarak genelgelerle baroların seçimlerinin defalarca ve keyfi olarak ertelenmesi, hâkimlik savcılık teminatı hiçe sayılarak hoşa gitmeyen karar veren ya da işlem yapan hâkim-savcıların derhal yerlerinin değiştirilmesi, idare tarafından yargı kararlarının uygulanmaması, Adliyelerde kısıtlı alan uygulaması ile avukatların yani savunmanın dahi kendi işyeri olan adliyelerde giremeyeceği alanlar yaratılması bu politik bakış açısının en çarpıcı örneklerinden birkaçıdır.


Değerli Meslektaşlarım;

Yargı sisteminin tüm bu savrulmaları ile birlikte bağımsız yargının son kalesi olan avukatlık mesleğimizin de çok büyük ve çok ciddi sorunları ortaya çıkmış bulunmaktadır. Sistemli olarak sayıları çığ gibi çoğalan hukuk fakültelerinden gelen meslektaş adayı stajyerlerimiz bu korkunç ve kontrolsüz sayı artışı nedeniyle staj yapacak büro bulamayacak noktaya gelmişlerdir. Stajyer sayısı ve baro levhasına kayıtlı meslektaş sayısı tolere edilebilir noktayı çoktan geçmiş bulunmaktadır. Yargı reformu stratejisi ile birlikte hukuk fakültesine girebilmek için gerekli barajın düşürülmesi olumlu olmakla birlikte bir yandan da yeni hukuk fakültelerinin açılmaya devam edilmesi anlaşılabilir bir durum olmadığı gibi avukatlığı ve tüm yargı sistemini hızla dejenere ettiği ve yargıya güveni bitme noktasına getirdiği de yadsınamaz bir gerçektir. Bir ülkenin gelişmişliği, ülkedeki üniversite sayısıyla, buradan hareketle hukuk fakültesi sayısıyla değil, nitelikli fakülte, nitelikli eğitim, nitelikli fakülte mezunları ve bu mezunların istisnasız istihdam edilebilmeleri ile ölçülür. Öğrenci gelsin, esnafa para bıraksın mantığı ile her ile hukuk fakültesi açılması evlatlarımıza yapacağımız en büyük kötülüktür. Maddi sorunlarla boğuşmaktan yorulup intihar eden, asgari ücretin bile altında çalıştırılan, bürosunun kirasını, telefon faturasını ödeyemeyen, sigorta primini ödeyemediği için sağlık güvencesi olmayan bir avukat kime nasıl faydalı olabilir?

Mesleğin itibarının önemsendiği söylemiyle 15 yıl kıdeme sahip avukatlara yeşil pasaport hakkı tanıyanlar, acaba sigorta primlerini dahi ödeyemeyen meslektaşlarımızın yeşil pasaporta değil yeşil karta muhtaç halde olduklarını görmemekte midir?

Vakıf üniversiteleri ve özel üniversitelerin mantar gibi çoğalmasının önü açılarak eğitimde fırsat eşitliği yok edilmişken, şimdi de pandemi bahanesi ile baraj puan düşürülerek, baraj altında kalan varlıklı öğrencilerin boş kalan vakıf üniversitelerini doldurmalarının sağlandığını, böylelikle zengin fakir ayrımının daha da derinleştirildiğini ve eğitimde niteliğin para uğruna hiçe sayıldığını üzülerek izliyoruz. Evlatlarımızın 6 yaşından 20-25 yaşlarına kadar verdikleri emekleri, umutları, hayalleri, ailelerinin dişinden tırnağından arttırarak yavruları için yaptıkları masrafları, içinde tüyü bitmemiş yetimlerimizin hakkı olan devletimizin bu evlatlarımız için yapmış oldukları harcamaları görmezden gelebilir miyiz?

Bin bir zorlukla ve büyük umutlarla fakültelerinden mezun olan bu yavrularımız mesleklerini icra edemeyeceklerse neden bu fakültelere girip eğitim alıyorlar? Bunca verilen emek, bunca harcanan para ne için?
Üniversitelere para kazandırmak için mi?
Yoksa şehirlerdeki lokantalara, kafelere, mağazalara, dolmuşlara, otobüslere para kazandırmak için mi?
Ya da şehirdeki gayrimenkul zenginlerinin boş duran kiralık dairelerini doldurmak için mi?


Değerli Meslektaşlarım;

Mesleğimiz çok büyük tehlike altındadır. Meslektaşlarımızı çok daha ağır maddi sorunlar beklemektedir. Korkunç derecedeki sayı artışı neticesinde çok ağır maddi problemlerle boğuşmak zorunda bırakılarak dejenere edilen, itibarsızlaştırılan savunma makamının, özgürlük için, demokrasi için, adalet için hak ettiği yere gelmesi için her şeyden önce avukata ve avukatlığa yönelik politik bakış açısının değişmesi, eğitim-istihdam işbirliğinin derhal hayata geçirilerek fakülte sayısının azaltılarak ihtiyaç fazlası kontenjanların kapatılması gerekmektedir.

Avukatlığın adaletin vazgeçilmezi, adaletin ise hukuk devleti ve demokrasinin vazgeçilmezi olduğunun devletin tüm kurum ve kuruluşlarınca özümsenmesi gerekirken, vatandaşın hakkını savunan avukatlara resmi kurumlarda dosya ve evrak inceleme, bilgi alma dâhil türlü zorluklar çıkarılarak vatandaşa adalet dağıtıldığının söylenmesinin samimi olmayacağı da yadsınamaz bir gerçektir.

Çoklu Baro sisteminin devletin üniter yapısı ile uyuşmadığı, yargının siyasallaşmasına giden o çok tehlikeli yolda büyük bir yapıtaşı olduğunun anlaşılması gerekmektedir. Nitekim politik hırslarla, konunun muhatabı olan Barolar ve avukatlarla istişare edilmeden, ben yaptım oldu tavrıyla yasalaştırılan ve kendi içerisinde birçok hata ve çelişkiyi barındıran, üniter yapı içerisindeki yargı sistemimize temelinden aykırı olan çoklu baro düzenlemesine meslektaşlarımız teveccüh göstermemiş, 140 binin üzerindeki Avukat camiası içerisinde tüm baskı ve zorlamalara rağmen yalnızca 2 bin üyeli bir 2 nolu baro kurulabilmiştir. Mesleğin ruhu ve yargı sisteminin özü ile hiçbir şekilde bağdaşmayan bu tehlikeli yapının bir an önce ortadan kaldırılması gerektiğini yüksek sesle bildiriyoruz.

KVKK bahanesi ile avukatların mesleklerini icra edemeyecek noktaya getirildiğini bizler gördüğümüz gibi mevcut siyasal iktidarın da gördüğünden eminiz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre yargının kurucu unsuru olan savunmaya kapıların ardına kadar açılması gerekirken, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu yok sayılarak vatandaşın hakkının teslimi için çalışan avukata kapıların kapanmasının, sırt dönülmesinin devletin vatandaşına sırt dönmesi anlamına geleceği, vatandaşın hakkının savunulmasının engellendiği bir yerde ise hukuk devletinden ve adaletten bahsedilemeyeceğini de yine yüksek sesle bildiriyoruz.

Aksaray Barosu olarak, hak için, adalet için, vatandaşa hizmet için yıllarca dirsek çürütüp, kafa yoran meslektaşlarımızın ve mesleğimizin her zaman yanında olduğumuzu, meslektaşlarımızdan aldığımız güçle sorunlarımızın çözümü için tüm yetkili kişi ve kurumlarla görüşmeye ve istişareye açık olduğumuz gibi yapılan haksız ve hukuksuz uygulamalara da en üst perdeden sesimizi yükseltmeye devam edeceğimizi bir kez daha bildiriyor, yeni adli yılın tüm hukuk camiasına hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.


                                                         Av. R. Erhan TOPRAK
                                                       Aksaray Barosu Başkanı

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum