-
RAMAZAN TOPRAK

RAMAZAN TOPRAK


bazen bir olay

20 Ekim 2015 - 19:36

"domuz eti haram ancak

bir insanın ölmeyecek kadar

yeme hakkı var" dedikten sonra,

"bizler de ilk zamanlar

domuz etinden uzak durduk ancak

ilerleyen zamanlarda davanın ayakta kalması için

bir parça domuz eti yedik.. bir süre sonra

bu etin çok lezzetli olduğunu düşünmeye başladık

ve eti her yerde kullanmaya başladık..

bir imza ile milyon dolarlık rantlar oluşturduk..

bu hoşumuza da gitti..

sadece kendimize değil ailemize,

yakınlarımıza da domuz eti ikram etmeye başladık..

sonunda hepimiz domuz eti bağımlısı olduk"

bizzat tanıdığım, araştırmacı gazeteciliği ve

dürüst kişiliğine inandığım gazeteci-muhabir,

yazar hüseyin özay/taraf'dan iktibas ettik haberini..

"geçtiğimiz günlerde bir bb.yrd. başkanlığında

bir ekonomi bakanı, ankara, istanbul ile

bazı büyükşehir belediye başkanları,

bazı bakanlıkların bürokratlarının katıldığı

üst düzey toplantıda bir bürokratın tesbitleri" böyle..



hani

bir çivi bir nal'dan,

bir nal bir at'tan,

bir at bir komutan'dan,

bir komutan bir ordu'dan,

bir ordu bir toplum'dan ve nihayet

bir toplum bir devlet'ten eder denir ya,

. ortaya karışık laf salatası değil,

1 no.lu meselenin bam teline basan sözler bunlar..

. bir yozlaşma ve bir bitişin kısa hikayesi gibi..

. sorunun özüne sihirli bir dokunuş bu..

. çuvallar dolusu lafı gevelemenin özü bu..

. arsız, hırsız ve yolsuzlar ile

yandaş, yalaka ve lafazanların

niye bin dereden su getirdiklerine işaret bu..

. 'bu kadar da olmaz' diyen vicdanın sesi bu..

. 'tükenişin nedenini yalnızca

erişilemeyecek kadar uzaklarda

veya alakasız yerlerde aramak yerine

asıl kendi içinde aramalı' diyen bir çığlık bu..

. dürüst ve namuslu bir özeleştiri bu..

. bir kale nasıl ki içeriden fethediliyorsa

bu benzetme de içeriden yıkılışın hikayesi..

. "domuz eti haram" ile çıkışın hikayesi nasıl yazıldıysa,

"ama .." ile başlayan yozlaşma ve başkalaşmanın

domuz eti bağımlılığına dönüşmesiyle birlikte

çöküşe götüren serüvenin hikayesi bu..

. asla islâm demiyorum,

bazı zamâne müslüman!arının

domuz etini vicdanlarına yedirdiğinin itirafı bu..



bu bürokrata kocaman bir 'aferin'..

kapalı kapılar ardında söylemiş bile olsa.. çünkü

bırakın aleni, kamuya açık ortamları,

kapalı ortamlarda bile doğruları söyleyebilmenin

büyük cesaret gerektirdiği bir ortamda

bunları söyleyebilmek yürek istiyor..

"devletin malı deniz, yemeyen domuz"

tekerlemesini domuzların çıkardığına inandığım gibi

bu yoldan yürüyenlerin atalarını öğreniyoruz, bu suretle..

* * *

hukuk prof.erdener yurtcan,

35 yıl önce fakülteden hocamız idi,

o zamanlar pek cesur ve özgüvenli idi..

ya aradan geçen yıllara yenik düştü,

ya da içinden geçmekte olduğumuz

hukukun iç'edildiği bir dönemde,

önce hukukun üstünlüğünden kanun devletine,

sonra polis devletine,

nihayetinde korku devletine(haşim kılıç'tan)

döndüğümüz için olsa gerek,

geçtiğimiz günlerde

40 yılı aşkın birikimi olan

4.5 trilyon lirasını kaptırmış dolandırıcılara..

hukukî kanaatime göre,

suç ve suçlu ile korku devleti arasında

doğrudan olmasa bile dolaylı bir

nedensellik bağı(illiyet râbıtası) kurabilir

ve devlete rücû bile talep edebilir..

bu da öğrencisinden hocasına bir öner!..

dava açarsa bunu da gerekçe gösterebilir..

"çalış, senin de olur" ahlâkî anlayışı yerine

"çal, senin de olur" ahlaksızlık anlayışının

ne ölçüde yaygınlaştığını gösteren çarpıcı bir olay..

bazen bir olay bir dönemi anlatır ya, bu da öyle..



E-Posta: [email protected]