-
RAMAZAN TOPRAK

RAMAZAN TOPRAK


çelik gibi'ler

30 Ekim 2014 - 14:28

adli vak'alarda sayısız örneğiyle sabit:

cinayetten sonra bi'süre kendini toplayan

katil olay mahalline diğer ifadeyle

canlı insan/ları cesede dönüştürdüğü yere gelir,

yetmez, cenaze evine gider,

yetmez, aile fertlerinin her birine

defalarca başsağlığı ve taziyede bulunur,

yetmez, maktüle ağıtlar yakar, gözyaşı döker,

yetmez, 'ne kadar hayırlı bir insan olduğu..

kimselere kötülüğü olmayan biri olduğu'

'onu ne çok sevdiğini(?)' vs döktürür..

neredeyse kendi dertlerini unutan

cenaze sahipleri katili teselliye bile başlar..



tablonun gerçek yüzü sadece maktüle malumdur,

o da konuşamadığı için ağıta devam..

tâki geride bıraktığı suç izleri, emareleri,

tahriri/yazılı ve şifahi/sözlü deliller ortaya çıkana dek..

o zaman dek katil ne kelime,

insan suretinde melektir, o kadar ki

dinlediğinizde yüreğinizi kanatır..

anlattıklarına, ağıtlarına bakarsanız

herkesten şüphe edilir, ondan asla..

çünkü iş! odur, işin! iy! yapar..

olayın gerçeği yazıl delillerle ve

şahitlerin şehadetiyle ortaya çıktığında

katilin yüzünü istesenizde göremezsiniz, çünkü

paçayı kaptıracağını anladığı için kayboluvermiştir ortalıktan..

o zamana dek, yalnız cenaze sahiplerinin değil

cenaze evindekiler için bile

el üstünde tutulmaya devam..

başköşede oturtulmaya devam..

sonrasını söylemeye gerek var mı..?



demem o ki,

göz göre göre gelen ermenek faciasında

16 mayıs 2014 tarihli "oksijen maskesi"

başlıklı yazımızda tüm kömür ocaklarının

soma ile aynı durumda olduğunu

bilen biri olarak  yazdığımız halde

ermenek faciası göz göre göre gelirken

vicdanlarını kapatanlar(çünkü iyi biliyorum ki

facianın bağıra bağıra geldiğini gözleriyle görüyorlardı)

facia mahalline geliyor ve

sadece "cenaze evindekilere" değil

tribündeki 75 milyona ve seçmenlere diyor ki,

"bu madene ruhsat verilmemeliydi,

bizim görevimiz 3 yıllık ruhsat aşamasından sonra başlıyor..

denetimleri yapmak bizim görevimiz..

ermenek iş sağlığı ve güvenliğine uygun değil..

bu tür madenlerin kapatılması gerekir"

dedikten sonra kahramanlığa soyunuyor,

"sözlerim nereye gidiyorsa gitsin,

belediye ise belediyeye,

bakanlık bakanlığa,

kendi bakanlığıma ise kendi bakanlığıma,

insanlar ölüyor, içimiz yanıyor"



breh breh breh! nasıl ama,

çelik'ten bakan'ı dinliyorsunuz

içinizi yakan sözlerin içinde kendisi yine yok..



tek bir bilgi verelim:

"ocak ruhsatını hangi bakanlık verirse versin

yasaların senin bakanlığına verdiği yetkiye dayanarak

bakan olarak sen bu ocağı kapatabilirdin.. tabii ki,

bu söylediklerinde dürüst ve samimi isen..

ama sen kapatmadın, çünkü

soma'da olduğu gibi,

ondan önceki ocaklarda olduğu gibi, hatta

ondan sonraki ölü sayısı az ocaklarda olduğu gibi

yanlışlara izin vermemiş olsaydın

o koltukta oturamayacaktın..

o koltukta oturmaya devam edebilmek için

ocağın sahibine ek maliyet getirecek tedbirleri aldırmadın,

yapmıyorsa kapatman gerekirken kapatmadın..

kapatmaya kalkışmış olsaydın

koltuktan alınacağını düşünerek

oturdun, kılını bile kımıldatmadın.. artık

uzun yıllardır oturduğun koltukta yolun sonuna gelince

bi'sonrası için ucuz siyasi yatırımdan başkaca

hiçbir anlamı ve değeri anlamı olmayan

cenaze evi ağıtları yakıyorsun..

sanırsınız konuşan kişi,

sokakta, elinden hiçbir şey gelmeyen

kendi halinde, sıradan, aciz bir vatandaş..

koltuklarda işlerin böyle döndüğü bir ülkede

soma'da 301 kişi toprak altında,

ermenek'te 18 kişi su altında kalmış,

çelik gibi'lerin umurunda mı..?



E-Posta: [email protected]