Önce Sağlığımızı Koruyalım

ABDULLAH GÜDENDEDE
ABONE OL

Günümüzde hastalık ve sağlık kavramları çok fazla kullanmaya başladığımız kavramlardandır. Hayatımızı bu kadar çok ilgilendiren bu iki konu giderek önemini de artırmaktadır. Devletlerin sağlık için yaptıkları yatırımlar gün geçtikçe artıyor. Tedavi amacıyla her geçen gün yeni bir icat ortaya çıkarken, tedavi çeşitliliği de artıyor. İlaç sanayinin çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Sağlıkta tedavi için yapılan masraflar geniş bir yelpaze de yapılan çalışmalarla giderek devletler için artan bir maddi külfet oluyor. Bunun yanında hasta açısından bakılınca hastalıkla günlük yaşam aktivitelerinin kısıtlanması, işe gidememe ve maddi külfet gibi yaşamı zorlaştıran kısıtlamalar meydana gelmektedir. Bu durum başta bireyi hastalıktan korunmaya iterken devletlerin maliyetleri azaltmak için koruyucu sağlık hizmetlerini geliştirmesine de katkıda bulunmuştur.            
 Koruyucu sağlık hizmetlerinde birinci aşama, kişisel ya da toplumsal düzeyde sağlığı geliştirmek amacıyla, aşılanma, fiziksel olarak gerekli kapasiteyi sağlama, dengeli beslenme, çevrenin güvenli hale getirilmesi ve duygusal yönden iyi durumda olmak için gereken önlemlerin alınmasından oluşmaktadır. İkinci aşama, sağlığın bozulma olasılığı karşısında erken tanı ve tedavi önlemlerinin kişisel ve toplumsal düzeyde alınmasıyla gerçekleşir. Üçüncü aşamada ise; hastalığa bağlı olarak gelişebilecek sakatlık ve kalıcı bozuklukların en aza indirgenmesi, hastanın yeni duruma uyumunun sağlanarak yaşam kalitesinin arttırılması için alınması gereken önlemler mevcuttur. Bunlar rehabilitasyon hizmetlerinin alanına girmektedir. Koruyucu sağlık hizmetleri, çevreye ve kişiye yönelik hizmetler olarak ikiye ayrılır. Bütün bu koruma aşamaları ve rehabilite seviyesinde en çok sorumluluk fizyoterapistlere düşer. Günümüzde teknolojik gelişmeler çoğu zaman bireylerin daha az hareket etmesine ve az enerji harcamasına neden oluyor. Bunun yanında farklı meslek gruplarının çalışma koşulları dolayısıyla belli pozisyonlarda aynı hareketi tekrarlaması da fiziksel olarak sağlık sorunlarına kapı aralar. Öğretmenlerde omuz, işçilerde bel ve boyun ve masa başında çalışanlarda ellerle ilgili problemler bunlara en güzel örnektir. Bunlar edimsel olarak gelişirken birde hayatın doğal bir getirisi olan yaşla birlikte kas-iskelet sisteminde meydana gelen sorunlarsa beklenen bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır. Beklenen sonuca karşın fizik tedavinin koruyucu yaklaşımlarıyla bunu çok geciktirmek mümkündür. Asıl üzerinde durmak istediğim konuda işin bu kısmıdır.  
Erken fiziksel yaşlanma ne yazık ki toplumumuzda çok gördüğümüz bir sorun. Çoğu zaman engellenebilecek veya ertelenebilecek fiziksel rahatsızlıkları uygun koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlan(a)madığımız için daha genç yaşlarda hayatımızın bir parçası haline getiriyoruz. Bel ve boyun problemleri, omuz problemleri, fazla kilo, menisküs yırtıkları, el bileği problemleri, diz de ağrı, kulunç, kas romatizmaları, aerobik kapasite düşüklüğü, erken yorulma problemleri, güçsüzlük ve daha birçok sorun… Fizik tedavi ve rehabilitasyonun koruyucu yaklaşımlarıyla basit bir şekilde engellenebilir. Biz toplum olarak ve devlet olarak bunun pek farkında değiliz. Bilmediğimizi bile söyleyebilirim. Avrupa da ilkokul sıralarında bel ve boyun koruma prensipleri ders olarak öğrencilere öğretilirken bizde hala sağlık hizmetlerinde fizyoterapistler tedavi noktasında bile yeterli istihdam edilememektedir. Bireylerin aile hekimliği sisteminde fizyoterapist bulundurularak hastalanmadan önce koruyucu sağlık yaklaşımlarından yararlanmaları sağlanmalıdır. Uygun şekilde fizyoterapist istihdamı bireyin yaşam kalitesini artıracak hem de sağlık için masrafların azalmasını sağlayacaktır.
  Sağlıklı, mutlu ve ağrısız günler dileğimle…