Salgın Paniği Koronadan Tehlikeli!

DERYA ÖZABA
ABONE OL

Başında söylemek isterim ki bu yazıyı gazeteci olarak değil, yaşam koçu Derya Özaba olarak yazıyorum. Bir süredir tüm Dünyayı etkisi altına alan bir virüs var, evet virüsün adı korona dememi bekliyorsunuz değil mi, hayır efendim salgın paniği … Doğru duydunuz salgın paniği!

Aslında bir grip dünyada dolaşarak hepimizin beynine yer eden korkunun içeriği. Tüm griplerde olduğu gibi de bağışıklık sorunu yaşayanlar ve kronik rahatsızlıkların en sık görüldüğü 65 yaş üzeri insanları buluyor bu mikrop. Yani başka viral enfeksiyonlardan hiçbir farkı yok. Tek farkı bazı sektörlerin rant ortamı hazırlayabilmek için sanal ortamda besleyip büyüttükleri ve ayyuka çıkarttıkları bir viral enfeksiyon. Pazarın büyük olması için salgın yüz ölçümünün de büyük olması gerekiyor. Salgının kapladığı yüz ölçümü, paniğin ve korkunun kapladığı yüz ölçümü yanında çok da basit kalıyor oysa!

Bir yaşam koçu olarak söylüyorum ki en çok ölmek istiyorum diyen insanın bile ölüm kelimesi karşısında bilinç altında bir korku vardır ve en büyük yaptırım malzemesi korkudur, üstelik korku bulaşıcıdır. Bir anda çok büyük kitlelere yayılım yapabilir. Zaten daha önce ki senelerde de salgın hastalık korkusunun ne kadar çabuk dünya üzerinde yaşayanların beyinlerini ve bilinçaltını ele geçirdiğini hepimiz gördük.

 Toplu taşıma araçlarını kullanmaktan korkan, sosyallikten uzaklaşan, çevresinde ki herkese potansiyel risk gözüyle bakan, sağlığı ile ilgili aşırı endişelenen, işine odaklanamayan ve hatta korku obsesif bir hal aldığında işine bile gitmeyen insanlar! Kısaca korku; panik, stres, endişe, yaşam kalitesinin uyku ve beslenme açısından bozulması gibi durumlar doğurur. Salgın hastalık korkusunun kişiden kişiye farklılık göstermesine karşın en önde gelen ruhsal duygu ve davranış durumları bunlardır.

Virüsün yarattığı korku ve panik halinin virüsün vereceği zarardan daha büyük olduğu kesin. Hele hele bizim gibi hali hazırda ekonomik zorluk içinde bulunan, gelişmekte olan bir ülke için, ruh sağlığımıza ve ekonomimize vereceği zarar telafi edilemez düzeylere ulaşabilir.

Bizler toplumu oluşturan bireyler olarak davranışlarımızı tüketici kimliğimizde kontrol altına almaz, normal hayatımıza olması gerektiği gibi devam etmezsek, bu işten hep birlikte zararlı çıkarız. Acil olarak panik halinden çıkıp olayın gerçek boyutunu kavramalıyız. Yapmamız gereken üç şeyin kişisel hijyenimize dikkat ederek, iyi beslenmek ve uykumuza dikkat etmek olduğunun bilincinde olmalıyız.

 Unutmamalıyız ki; duygu durumu bozulmuş insanlar bağışıklık açısından korumasız ve her türlü hastalığa açık bir hale gelirler. Yani panik hali sadece ruh sağlığımızı değil, fiziksel sağlığımızı da bozar. Normal hayat rutinlerimize dönmek zorundayız. Eğer panik halimiz kontrol edemediğimiz bir fobiye dönüştü ise de acilen yapmamız gereken şey maskeyi kolonyayı bırakıp ivedi olarak bir ruh sağlığı uzmanından destek almak olmadır. Unutmamalıyız ki bizim bilinçaltımız yaşanmış değil öğrenilmiş korkular ile hareket eder. Öğrenilmiş şeyler ise her zaman gerçek yada  doğru değildir, birçok bilinçaltı korkusu gereksiz kirlilikten ibarettir. Hele hele bilinçaltı kirliliğimize bir de sosyal medya ve internet kirliliği eklenirse bu durum önüne geçilemeyecek sonuçlar doğurabilir.

Şu sıralar ülkenin ihtiyacı OLMAYAN tek şey; ruh sağlığı bozulmuş insanlar, bu insanlardan doğan iş gücü kaybı ve ekonomik yeni bir krizidir. Az önce de söylediğim gibi panik halimizi acilen kontrol altına alıp, rutin hayatımıza ve işimize dört elle sarılmalıyız. Sosyal medya kirliliğinden, virüsden çok korku yayan saçma sapan whatshap gruplarından uzak durmalıyız.  Aksinin ne bize bir faydası, ne de virüse yada virüsün yayılmamasına bir etkisi vardır.

Sağlıklı ve Korkusuz Günler Dilerim

              Derya Özaba

             Yaşam Koçu