Define arayan karabaş

ERDOĞAN KAYA
ABONE OL

İhtilal döneminde Arguvan da yaşanan bir olayı kaleme alan Hasan Aksay Fatma abla diye birisinin kendisine aktardığı bu hikâyeyi günümüze taşıyarak yaşanan olayı hikâyeleştirmiş. Çok hoşuma gitti umarım sizin de hoşunuza gider diye paylaşmak istedim.

“Darbe yıllarını yaşayanlarımız bilir. Her şey yasak. En başta da kitaplar. O zaman yasak sayılan, yakalandığında canımıza okunan kitaplar şimdi raflarda, yüzüne bakan bile yok.

Ortaokul – lise yıllarımız. Elimize geçen bu yasaklanmış kitapları gizli gizli okuyoruz, elden ele dolaştırıyoruz. Yasak sayılan bu kitaplarda da hak, eşitlik, kardeşlik, hakça paylaşım filan türünden şeyler yazıyor. Çocuk aklımızla bile bu kitapların neden yasaklandığını anlayamıyorduk.

İlçemiz Arguvan adı çıkmış yerlerden biriydi. Bu sebepten göz hapsindeydik. Cenderme köylere sıkça baskınlar yapardı. Her tarafı didik didik ararlardı. Yüklüklerin altını, ahırları, samanlıkları, tavukların pinini. Suç aleti aranırdı, birinci sırada ise kitaplar vardı.

Yine yakın köylere cenderme baskını yapıldığı haberi alınmıştı. Bu demekti ki bizim köye de baskın olacak. Herkes telaş ve endişe içinde evinde suç aleti olabilecek şeyleri yok ediyor, ortadan kaldırıyordu. Öyle ki şehirden aldıkları meyvenin konulduğu, gazeteden yapılma kese kağıdını bile.

Tüm uyarılara, yalvar yakarlara, karşı çıkmalara rağmen yasak kitapları okuyan, bu sebepten başına gelmedik kalmayan bir köy gencimizin ailesi de baskını haber alır. Şansa bak ki oğlan bir sebepten köyde değildir. Annenin içi titrer, ne yapacağını bilemez durumdadır. Çünkü evde oğluna ait bir yığın kitap – defter vardır. Baskın olurda bunları görürlerse. Eğer bu kitaplar yasak ise. Kim bilir oğlunun başına neler getirirler. Ne işkenceler, ne kötülük ederler. Kendince karar verir; bu kitapları – defterleri vs. ortadan kaldıracaktır. Bir çuval getirir, kitap – defter ne varsa bu çuvala doldurur. Üzerine biraz da saman koyar ve sırtlanır. Gani Baba’nın yokuşu aşar. Gözden kaybolunca da tarlanın birini kazmaya başlar. Büyük bir çukur kazar, çuvalı içine atar, üstünü bir güzel kapatır.

Rahatlar, sanki üstünden tonlarca yük kalkmıştır. Değil bir cemse cenderme, koca bir ordu gelse evde tek sayfa bir şey bulamayacaktır.

Gerçekten de baskın olur ve bu tehlike kazasız belasız atlatılır.

Ertesi gün oğlan köye gelir. Tabi kitaplarını göremez. Annesine sorar, annesi oğlunu büyük bir beladan kurtarmış olmanın övüncüyle olanı biteni anlatır. Ama oğlan öfkelenir, bağırır-çağırır. Anası bu duruma bir anlam veremez. Ancak oğlan;

Yahu ana, o kitaplar – defterler benim okul kitaplarımdı, deyince durum anlaşılır.

Zavallı kadıncağız oğlunun okul kitaplarını yasak yayın zannedip götürüp gömmüştür. Oğluna;

Oğlum, kitapları gömdüğüm tarlayı biliyorum. Hadi gidelim de sana göstereyim, der.

Birlikte giderler. Tarlaya varınca ne görsünler, tarlanın yüzeyi uçuşan kâğıtlarla kaplı. Gömülen kitapların, defterlerin sayfaları uçuşmakta. Anne üzgün ve şaşkın;

Yavrum vallahi yalnız geldim, arkama önüme baktım. Kimse yoktu, bir gören olmadı, diye kendini savunur.

Oğlan ağzının içinde söylenmekte, bir taraftan da uçuşan sayfaları toplamaya çalışmaktadır. Bir şey dikkatini çeker; sayfaların çoğunda bir hayvana ait olduğu anlaşılan ayak izleri vardır. Annesine;

Yahu ana, bunu bir insan çıkarmamış, ya bir köpek ya da tilkinin işi, der.

Ana hayıflanarak başına vurur;

Tü Allah belanı versin. Arkam süre Cüma Dayı gilin karabaş gelmişti. Vay it oğlu it, demek yiyecek bir şey zannetti, benden sonra kazdı.

Evet, sevgili köylüm, bu kitap ve defterden oluşan hazineyi kazan, bulan karabaşın ta kendisidir. O dönemin baskıları define arayan bir köpek yaratmış, bu şanslı it oğlu da tarihe Define Arayan Karabaş “ olarak geçmiştir. 

Tarih boyunca sağ ve solun üzerinden buldozer gibi geçen ihtilaller öyle ki bizlere ders kitaplarını bile gömdüren zihniyetin, vaktiyle sırtını sıvazladıkları tarafından bugün düşürüldükleri hallere sevinsek mi, üzülsek mi bilemiyorum. Baksana dün iki ayrı gurup olarak kavga edenler bugün kardeş olmuşlar, sarmaş dolaş beraber hareket ediyorlar, yazık koltuklarını muhafaza için bu milletin çocuklarını birbirine düşürenlere çok yazık ve ayıp.