Egomuzu yenmeliyiz

ERDOĞAN KAYA
ABONE OL

Zaman zaman derim, hani işsiz bir kimse bir iş olsun odacılık olsun diye iş arar. Bir süre çalıştıktan sonra farklı makam ve mevkilere talip olur. Bunu yaparmıyım yapamazmıyım demeden başkalarını ya kıskanır yada özenerek ben duygusu gelişir. Şu makama geleyim diye haddini bilmeden nefsine mağlup olarak enaniyete kapılır.

İnsanlar ne oldum dememeli, ne olacağını da ne olduğu kadar düşünmeli. Bu dünya fani bugün varız yarın yokuz. Asıl işimiz dünyalıksa çalıştığımız kadar ahiret işimize de çalışmamız gerekir. Ama maalesef hiçbir zaman ahiretimizi düşünmeyiz, ne zaman bir cenaze merasimine katılana kadar ölümü hatırlamayız.

Arada sırada olsa çok nadir muhterem hocalarımızın sohbetine katılmaya çalışıyorum. Perşembe gecesi bir muhterem hocamın sohbetine katılıp manevi enerji almaya çalıştım. Buradaki sohbet esnasında hocamın anlattığı bir hadiseyi sizlerle de paylaşayım:
Konya’da sesi ve kendisi güzel bir hafız hocamız varmış. Herkes kendisine iltifat ettiği için enesi uyanmış, yürüyüşü ve insanlara bakışı değişmeye başlamış. Hafız olmak aslında enaniyetini yenmeye yeterli olması gerekirken hocamız tam bir enaniyet sahibi olmuş.
Bir gün bir inşaatın yanından geçerken, hoca kafası yukarıda kimseyi görmez bir şekilde yürüyormuş. Bunu gören oradaki işçiler hocaya seslenmiş;
“ hocam bu ne enaniyet ve yürüyüş, sadece sen mi hafızsın? Git birde Manisa’da bir hafız hoca var onu gör örnek al” demişler.

Kafası bu söz takılan hoca efendi, bir gün hazırlanıp Manisa’ya gitmeye karar vermiş. Eşeğine binip yola çıkan hoca Manisa’ya varıp sözü edilen hocayı bulmuş.
Hocanın evinin kapısına varmış hanımı karşılamış. Konyalı hoca hanımından Manisalı hocayı nerede olduğunu öğrenmek istemiş.

Hanım, “ hoca arka bahçede işçilerle bahçede çalışıyor” demiş.
Buna şaşıran Konyalı hafız eşeğini bir yere bağlayıp selam verip hocayı tanımak istemiş. Ama bahçenin ortasından su akıyormuş, hocayla buluşmuşlar. Birisi suyun bir tarafına diğeri karşı taraf oturmuş. Manisalı hoca sormuş;
“ hayırdır ne hizmet nereden geliyorsun derdin ne” diye sormuş.
Konyalı hoca; “ sizin methinizi duydum tanışmak ve sizden ders almaya geldim” demiş.
Manisalı hoca; “ evladım Kuran okumasını biliyorsan bir aşır oku” dinleyim demiş.
Konyalı hoca başlamış okumaya, Manisalı hoca da ağlamaya başlamış. Sonra bitirmesini istemiş ve yüzüne bakmış. Ama Konyalı hoca sormuş;
“ hocam niye ağladınız, sesime mi, kuranı iyi okuduğuma mı ağladınız” diye sormuş.
Manisalı hoca, “ oğlum okuduğun kuranın gözünü, kafasını çıkardın okuduğun yanlış ayetlere ağladım” demiş. Tabı bu sefer Manisalı hoca başlamış kuran okumaya. Hoca kuran okurken besmele çekince ortadan akan su durmuş. Kuran bitince su tekrar akmaya başlamış.

Konyalı hoca, “ hocam beni affediniz, alim ve bilgin dediğin bu kadar mütevazi olur. Zaten sizi işçilerle çalışırken görünce ben kendimin ne kadar enaniyet sahibi olduğumu öğrendim. Halbuki ben sizden daha mütevazi olmam lazımdı” diye hocadan helallik istemiş.

İnsanlar ne olursa olsun, ne kadar ilim irfan sahibi olursa olsun. Enaniyet, beğenmişlikten ve benden uzak durmalı. İnsanlar yaptığı güzel işlerle başkalarından takdir görmeliler. Başkalarını küçük. Hor ve basite alırsa asıl kendisinin basitliği ortaya çıkar.
Kısacası, hepimiz benliğimize hakim olmalıyız. İster zengin ol, ister ilim sahibi ol, ister makam sahibi ol ve ne olursan ol önce insan olup benliğimizi yenmeliyiz. Bunları yazmam âcizane bende bu yazılardan ders almak adına sizlerle paylaşmayı bir vazife biliyorum.