Eli boş insanlar deikodu ile uğraşır

ERDOĞAN KAYA
ABONE OL

 Milli irade meydanında oturan bir kısım insanlardan birisi beni çeğırarak konuşmak istediğini söyledi. Bende yanlarına varıp, “ hayırdır buyurun” dedim. Beni çağıran arkadaş şunları söyledi, “ Erdoğan Bey ben seni tanımıyorum ama yazılarının hastayım, toplumsal ve sosyal konuları yazmaya devam et. Biz bu tür konuları zaman zaman okumak isteriz. Bunlar toplumun sosyal yaralarıdır, ben sizi her gün okuyorum. Bizim için bu konular siyasetten önemli, ancak bu şekilde kendimize çeki düzen veririz. Bakın şurada birbirimize faydalı olacak şeyler konuşmuyoruz, dedikodu yapıyoruz” dedi. Tabi bende bu yazıyı yazarken genele yazıyorum.
     
Emekli memur olan arkadaşla az da olsa kısa sohbet ettik, bende dedim ki, “ maalesef bilerek veya bilmeyerek hepimiz az veya çok dedikoduyu seviyoruz” dedim. Tabi erkekler dedikodu yapar da kadınlar yapmaz mı? onlar hemde alasını yaparak olmadık dedikodular üretirler.
     
 Gerçekten genel olarak toplumda fazlası ile dedikoducuyuz. Bunları en çok yapanlar ise, meşguliyeti olmayanlar, eli ve kafası boş insanlardır. Bunların yapacağı bir üretim ve bir şey olmadığı için gözleri sürekli başkalarının üzerlerinde olurlar.
         
Kim ne yapmış, kim nasıl başarılı olmuş, kim daha çok para kazanmış, kim daha çok işi ile meşgulse onların dedikodularını yaptıkları gibi kadınlarda, başka kadınların geçim ve yaşamları üzerine dedikodu yaparak geçim bozmayı pek severler.
   
  Kafası dolu olan ve elinde dedikodu etmeye fırsatı olmayan insanlar başkalarının ne yaptığı ile ilgili dedikodu yapmazlar. Ama eli ve kafası boş adamlar iyi işlerden haz almazlar. Acaba kim nasıl tökezledi, kim nasıl kusur işledi ve kimin geçimi iyi gitmedi nasıl bozarız gibi bunlarla uğraşırlar. Gözleri hep başkalarının üzerinde olur.
     
 Hatta bazen eğer insanların yükselişinden ve başarısından rahatsızsa, bunu nasıl yıpratırız diye dedikodu ederek nasıl toplumda onu küçültür başarısızlaştırırız diye onunla uğraşırlar. Eline ne geçer bir hiçten başka bir şey değil.
     
 Dedikodudan değil mi toplum olarak ilerleyemediğimiz. Hatta okumuş ve belli yerlere gelmiş, kurumlarda çalışanlar bile bu tür boş dedikodularla uğraştıkarını çok iyi bilirim.    Kıskançlıktan dolayı falanı nasıl yıpratırız, nasıl başarısızlaştırırız dedikoduları eksik olmaz.
     
 Yani çoğu kişiler okumuş olmasına rağmen bu dedikoduları yapar dururlar. Dünkü yazımda yazdığım, “ adam gibi adam olmak” yazımda belirttiğim gibi. Adam olmak yerine işini gücünü bırakıp başkaları ile uğraşırlar.
       
Hatta benim elimden ne iş gelir, memlekete ve insanlara nasıl faydalı olurum diye düşünmek yerine zamanını boş iş ve dedikodularla geçirirler. Kaliteli insan işiyle uğraşır, kalitesizler de dedikodu ve başkaları ile uğraşırlar.
       
 Şu dedikoduculuk olmasa, inanın insanların huzur içerisinde geçinmemesi mümkün değildir. Rahmetli babam anlatırdı, “ aşağı mahallede bir yalan uydurdum, yukarı mahalleye çıktım kendi söylediğime kendim inandım” kıssasını söylerdi.
       
 Peygamberimiz hadislerinde der ki, “ size bir münadi ( münafık) laf getirdiğinde sorup araştırın ve hatta yüzleştirin” der. Bunu kaç kişi yapıyor? Sanmıyorum araştırıp yüzleştireni. Hemen lafın arkasına düşer bir ikide biz ekler başlarız dedikodu etmeye.
       
Toplum olarak birbirimizi sevmesini bilmeliyiz. Sevmenin yolu ise dedikodu üretmemekten geçer. Dedikodular olmasa, ne yuvalar bozulur, nede insanlar birbirine düşman olur. Ama maalesef toplum olarak hayatımız bundan ibarettir.
   
   Yunus Emre’nin, “ sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz” mısralarını unutmayalım. Eli boş insanlarda dağarcığında bir şeyler varsa oturduğu dostlarına güzel ve faydalı şeyler anlatsın.