Görmez ’den İslam dünyasına ders

ERDOĞAN KAYA
ABONE OL

       Diyanet işleri Başkanımız Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez Tahranda düzenlenen Vahdet Konferansında bir konuşma yaparak konferansa katılan İslam ülkelerinin temsilcilerine tarihi bir ders verdi. Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Dünya İslam Mezhepleri Yakınlaştırma Birliğince düzenlenen 29. Uluslararası Vahdet Konferansı'nın  “İslam dünyasında mevcut krizler” başlıklı açılışna Görmezle beraber Ortadoğu ülkelerinin temsilcileri katıldılar. Ben Sayın Görmezin konuşmasına hiçbir ilave yapacak durumda değilim. Dolayısı ile bu uzun konuşmanın önemli bölümlerini sizlerle paylaşıyorum, yorum sizin.

      Mehmet Görmez, "Akan kan Müslüman kanı olduktan sonra Şii olmuş Sünni olmuş ne farkeder" diyerek Müslümanları stratejik hesapları bir yana bırakıp birlik olmaya çağırdı. Mezhebe dayalı ayrıştırma, ötekileştirme ve çatışmayı “taassubun ve cehaletin yansıması” olarak nitelendiren Görmez şunları söyledi: "Kimyasal silahlar ve bombalarla halkını katledenler ve onlara destek olanlar, ahiret gününde hesap verecekler."

        “Hiçbir siyaset, Müslümanların parçalara ayrılarak birbirini katletmesini önlemekten daha önemli değildir. Bugün ümmetin ocağına ateşin düştüğü, ümmetin diyarında ateşin yükseldiği bir dönemde kardeşlik ahlak ve hukukumuzu konuşmak, 'ümmet olma şuurumuzu' sorgulamak, vahdeti ve kardeşliği yeniden tesis etmek için bir araya gelmiş bulunuyoruz.  Fitne ve tefrika (sürekli anlaşmazlık) ateşinin İslam ümmetini her taraftan kuşattığı günümüzde işgal ve istibdatlardan sonra bugün her türlü şiddet ve cinayeti caiz gösteren, kendilerinden olmayan herkesi tekfir ederek (kafir sayarak) ötekileştiren anlayış, İslam dünyasının kalbine bir hançer gibi saplanmış durumdadır.

       İslamofobiyi oluşturmak isteyen endüstrinin, İslam dünyasındaki çatışmaları ve yaşanan manzaraları gösterip Müslümanlar aleyhine acımasız bir propaganda yaptıklarının altını çizdi.  “Zira bugün maalesef İslam’ın cahil müntesiplerinin, her türlü iman, akıl ve hikmetten uzak terör şebekelerinin, Sevgili Peygamberimizin mübarek ismini sözde bayraklarına nakşederek din-i Mübin-i İslam’a verdiği zarar, azılı düşmanların verdiği zararı fersah fersah geçmiş bulunmaktadır.

     Hiçbir strateji, Müslüman kanını önlemekten daha değerli değil. İslam dünyasından barut kokusu yükselirken acımız ortak, derdimiz ortak, duamız ortak olmalıdır. İslam ümmetinin yeşerttiği mümtaz medeniyetleri, bu medeniyetlerin ortaya koyduğu büyük tecrübeleri yok sayarak yol alamayız. Bütün bu müktesebatı dışlayan, ümmetin vahdetine aykırı yorum ve dayatmalar içeren, şiddet ve zorbalık öngören nevzuhur dini akımlara karşı hep birlikte mücadele etmek zorundayız. Hiçbir strateji, Müslüman kanının dökülmesini önlemekten daha değerli değildir. Hiçbir siyaset, Müslümanların parçalara ayrılarak birbirini katletmesini önlemekten daha önemli değildir.

       Kanın Sünnisi Şiisi olur mu, kardeş kanına göz yumulur mu? Yetmedi mi bunca akan kan, yetmedi mi bunca işkence ve musibetler?" diye seslenen Görmez, şöyle devam etti:

       “Siyonizmin, emperyalizmin kıskacında bunca aşağılanma yetmedi mi? Çıkalım salonlarımızdan, çıkalım havzalarımızdan, çıkalım camilerimizden, tekkelerimizden, Hüseyniyelerimizden. Kalemlerimizi, zihinlerimizi, kalplerimizi, gönüllerimizi devreye sokalım. Sesimizi ve çığlıklarımızı yükseltelim. Ümmetin ocağı yanıyor, Ümmetin diyarında ateşler yükseliyor. Bu fitneyi söndürmemiz gerekiyor. Akan kan Müslüman kanı. Dökülen kan Müslüman kanı olduktan sonra Sünni olmuş Şii olmuş ne fark eder? Kanın Sünnisi Şiisi olur mu, kardeş kanına göz yumulur mu? Hangi akıl, hangi delil, hangi gerekçe bunu haklı gösterebilir? Cinayet şebekeleri, Hz. Peygamberin ismini flamalarının üstüne yazarak tekfir beyannameleri yayınlarken bizler nerelerdeydik? Bunda bizim hiç mi kusurumuz yok? Ey alimler, bu kin ve nefret eken konuşmalara, bu ötekileştiren hezeyanlara karşı bizler ne yaptık?"

       "Şiilik, Sünnilik olmasın demiyorum, Şii de olsun Sünni de olsun ama hepsi bir arada tek ümmet olsun diyorum. Evet, doğrudur, benim ülkemin çoğunluğu kendisini Sünni olarak tanımlamaktadır. Ancak bizim Sünniliğimiz orta yol ve itidalden hiçbir zaman ödün vermemiştir. Bizim Sünniliğimiz başkalarına karşı hizipçiliği öngören bir Sünnilik değildir. Bizim Sünniliğimiz ehl-i beyt muhabbetiyle yoğrulmuş bir Sünniliktir" ifadelerini kullandı.

        Müslüman'ın bir başka Müslüman'ı "müşrik" görerek onunla savaş halinde olamayacağına vurgu yapan Görmez, “Böyle bir çatışma İslam’ın en ulvi kavramlarından olan cihat ile beraber anılamaz. Mezhebine, fikrine ve anlayışına uymayanı tekfir ederek onu öldürmeyi, hiç kimse cihat olarak tarif edemez. Cihat, terörün, vahşetin ve öldürmenin değil, diriltici bir gayretin hayat veren bir mücadelenin adıdır. Bugün, Müslümanların topyekun başvuracağı en büyük cihat, cehalete, taassuba, fitne ve tefrikaya karşı yapacakları cihattır” dedi.

      “Kerbelalar Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de ve başka diyarlarda tekrarlanıyor.” “Biz batılı veya doğulu ülkelerin aramızda ayrılık çıkarmadığını söylemiyoruz” diyen Görmez, "Zira onların bakanlarıyla, elçileriyle, uzmanlarıyla askeri görevlileriyle, güvenlik danışmanlarıyla ülkemizden ayrılmadıklarını görüyoruz. Onlar ülkelerimizdeki şiddet örgütlerini her türlü yasaklanmış savaş silahı ile donatmaktadırlar. Katillerin liderlerine, kendileri için yasak gördükleri kimyasal silahlarla halklarını öldürmeye izin vermektedirler. Ölenler mustazaf (mazlum) olduğu sürece kendilerinden hesap sormamaktadırlar" sözlerine yer verdi. 

       Bu anlamlı ve ders veren konuşma ancak alkışlanır.