Hep dürüstler mi suçlu?

ERDOĞAN KAYA
ABONE OL

Geçtiğimiz günlerde, “ dürüstlüğün okkası kaç lira?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazımdan sonra bu mesajları alanlar olduğu gibi, bu arada o kadar hırsızlık demeyimde düzensizlikler ve haksızlıkları bizzat bana iletenler olduğunu söyleyebilirim. Hem de bazı kurumda çalışanlarda bu iletenler arasında diyebilirim. Tabı benim bunları buradan yazmam belge ve bilgi olmadan her salatalık gösterenin arkasına tuz alıp koşmaya benzer. Önce bu konu hakkında net kanaat sahibi olmam gerekir. Zaten pis işi yapan elbette kılıfını bulup yapacaktır yapacağını. Ama bunu yapanın arkasında kim var o çok önemli, birbiri ile ötüşüyorsa insanın ister istemez kafası karışıyor.

       Bir kimse veya kamu çalışanı birden parlıyor ve damdan düşer gibi paralanıp sivriliyorsa elbette dikkat çeker. Bir kamu personeli herhangi bir yan geliri yoksa aldığı maaşla ancak benim gibi karnını doyurup minnetsiz yaşar. Yat alıyor, kat alıyor ve lüks arabalara biniyorsa mutlaka hırsızlık yapıyordur.

      Benim gibi derken geçmişte hakkımda çok dedikodular yapıldı ama ne yatım var ne lüks arabam ve ne de lüks bir yaşamım var. Memurken kooperatiften aylık ödeyerek bir ev sahibi oldum. Emekli olunca toplu paramla bir araba aldım, halada ona biniyorum. Çocuklarımın evliliği ve işi içinde baba ve annemden kalan mirasımın bir köy evi hariç hepsini sattım. Yani anlayacağınız borcum var kenarda hiçbir yığıntım falan yok. Halime şükrediyor geçinip gidiyorum üstelik 38 yıllık gazeteciyim.

       Adama bir bakıyorsun dün bir yerlerde asgari ücretle çalışırken bir bakmışınız patron olmuş ve altında lüks arabalar. Ya ben çok akılsızım sadece maaşımla yetinmeyi seviyorum. Ya da bana sen enayisin diyebilirler, ama ben bu enayiliği gerçektende seviyorum. Bugüne kadar siyasilerden menfaat edindiğimi yazdılar ama hiçbir kurum ve kuruluşlarda çoluğum çocuğum yok ve kimseye de gidip bir yerlere çocuğuma iş bul demedim. Bunun aksini ispat eden varsa buyursun etsin.

        Zaman zaman tarafta olsam bazı konuları yazacağımı söylemiştim. Bir kaç yıl önce bir kurumumuz çalışanı döner sermayesi geniş olan bir kurumumuzdaki işleri bir kişi yapıyor ve bunun karşılığında da büyük ödemeler var dedi. Tabi bana göre bu bir duyum ama insanın midesi bulanıyor. Elbette bu kurumun bir işi karşılığında ödeme yapılıyordur ama bu neden hep aynı kişiye veriliyor, yoksa arkasında birilerimi var bunu çok merak ediyorum. Eğer böyle bir iş yaptırma varsa bu ihale usulü ile yapılarak herkesin haberi olması gerekmez mi?

       Elbette kurumların idarecileri kurumlarına sahip çıkmalı ve kurumunu korumalı. Sizin cicdanınız rahat olsun, gerisi ne derse desin hiç önemi yok. Devletin bazen her şeyi bilmesi çok zor, önemli olan kişilerin dürüst olmasıdır.

       Tabi bunlar birer alınan duyum ama mide bulandırıyor ve hiçte hoş olmuyor. Sonrada çıkıp bir site açarak gündem yaratmak için işi başka mecraya çekmeye çalışacaksın, yemezler bunları. Şu dün asgari ücretle çalışan kişilerin birkaç yılda patron olmasına ve lüks arabalara binmesini çok merak ediyorum kimler var bunların arkalarında.

        Hep dürüst görünüyoruz ve el altından işi halledenleri görünce aklıma Rahmetli Nasrettin hocanın, Hırsızın hiç mi Suçu Yok” fıkrası aklıma geldi. Sizleri bu fıkra ile baş başa bırakıyorum.

        Bir gün Nasreddin Hoca'nın eşeği çalınmış.

       Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış.

       Birisi:

       Hocam demiş niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki?

       Bir başkası:

       Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor? diye konuşmuş.

       Bir diğeri de : -

      Hocam demiş, kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nerden baksan dökülüyor.

      Hoca kızmış: 

       Yahu demiş, iyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?