Hoşlanmadığınızı başkasına hoş görmeyin

ERDOĞAN KAYA
ABONE OL

         Cenabı Hak insanları farklı yapı ve istidatlarda yaratmıştır. Huylar ve insan karekterleri farklı farklıdır. Sizin çok hoşlandığınız bazı yaşam ve günlük olayları bir başka kişi sevmeyebilir. Sizin için çok hoş görünen bir davranış bir başkası için hiç hoş olmayabilir. Bundan dolayı kendiniz için istemediğiniz bir şeyi başkası için istemeyeniz. Kendinize yapılan bir hoş davranışı sizde başkası için yapmayın, bir başkası için hoş olmayabilir.

       Kadın la kocası arasında bile birbirlerine ters olan hoşlanmadıkları davranışlar vardır. İki kardeş arasında dahi birbirine zıt davranışları vardır. Bundan dolayı insanlar birbirlerine karşı davranış ve hareketlerinde dikkatli olmalıdırlar. Ne varmış sanki bana göre yaptığım bu davranış hiçte olumsuz değildir diye düşünülmemelidir.

       Bunlar birer ahlahi ve insanı davranış ölçüleridir. Yani bize hoş olan bir şey bir başkakısana hoş olmayabilir, ne var sanki bunda demeyelim. Birbirimize karşı davranışlarımız bir ahlaki sorumluluktur. Ahlaki davranışların bir özelliğidir.

      Bence ahlakın bir ilkesi, bir kökü vardır: “Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma.” Bu buyruğun doğru olduğunu içinize sindiriniz, siz de düşünerek, daha iyisi düşünmeksizin ona uyuyor musunuz, artık korkmayın, ahlaklı bir insansınız. Kimsenin size ahlaksız demeye hakkı yoktur. Adam öldürmezsiniz, kimseyi rahatsız etmezsiniz.

       Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma. Kolay gibi gözükür, ama kolay değildir bu. Birçok kimsenin “ahlak., ahlak…” diye yasalar, kurallar uydurmaya çalışmaları da zaten bu işin kolay olmaması yüzündendir. Yani kendinizi onun yerine koyacaksınız, bencilliğinizden silkineceksiniz, sizin bir etiniz, kemiğiniz olduğu gibi onun da bir eti, kemiği olduğunu, onun da acılar duyabileceğini düşüneceksiniz. O kadar da değil : Size yapılmasını istemediğiniz bir takım şeyler var, siz de onları kimseye yapmıyorsunuz yetmez ki bu. Belki o adam kendisine başka şeylerin de yapılmasını istemiyor, sizin aldırmayacağınız bazı şeylerden de sinirleniyor, kendinizi onun yerine koyacaksınız, o sinirlenmeyi anlayacaksınız, acısını hayal edeceksiniz, artık o adama o işleri yapmayacaksınız.

      Siz yapmayacaksınız, ama sizin yapmamanız da yetmez. O adama başkalarının eziyet etmesine katlanıyorsanız, “Bana dokunmuyorlar ya, bana ne?” derseniz, kendinizi gerçekten onun yerine koymuyorsunuz demektir. Çünkü siz bir haksızlığa uğrarsanız, başınıza bir sıkıntı, bir felâket gelirse, size istemediğiniz bir şey yapılmasına çevrenizdekilerin aldırmaması gücünüze gider, toplum içinde, bütün dünyada yalnız kalmış olursunuz. Öyle ise size yapılmasını istemediğinizi siz başkasına yapmamakla yetinmeyeceksiniz, başkasının uğradığı, çektiği sıkıntıyı sizin yüzünüzden olmasa dahi, gidermeye, hafifletmeye çalışacaksınız, hiç olmazsa onun acılarını siz de duyup ona yapayalnız olmadığını bildireceksiniz.

      Ahlak, sadece kötülük etmekten çekinmek değildir; iyilik etmeyi, başkalarının edecekleri kötülükleri önlemeye çalışmayı da buyurur.

        İnsanlar vardır, dünyanın neresinde, her kimin başına gelmiş olursa olsun, her kötülüğe, kendilerine edilmiş gibi üzülürler. Yalnız kötülüğe uğrayana mı acırlar? Hayır. Kötülüğü edene de acırlar. Size yapılmasını, istemediğinizi siz de başkasına yapmayın. Siz kötü olmak ister misiniz? Öyle ise başkasının kötü olmasına katlanamazsınız, onun ettiği kötülüğü siz etmişsiniz gibi, sizin yüzünüzden edilmiş gibi içinize yediremezsiniz.