-
ABDULLAH GÜDENDEDE

ABDULLAH GÜDENDEDE


Hangi Gençler

12 Ekim 2014 - 11:05

Aksaray Kral FM 95,1’e canlı yayın konuğu olarak katıldık. Dertliydik… Bir o kadar da umut dolu… Gençlerimizi saran illetlerle nasıl savaşılacağını anlatmak için yol haritası elimize alıp öyle gittik canlı yayına. Aslında toplumu oluşturan en önemli unsurdur insan. Her birey toplum denen yapıyı oluşturan birer tuğla hüviyetindedir. Bir toplumun ne kadar dinamik olduğunu onu oluşturan unsurların zihni durumuna bakarak anlayabilirsiniz. İnsanların içindeki en dinamik yapı ise gençlerdir. Gençler hem toplumu oluşturan en dinamik yapı hem de gelecekte toplumun emanet edileceği yegâne bireylerdir. Bu gerçekliği gören ülkeler birbiri arasındaki savaşta ilk hedef kitle olarak diğer toplumun gençlerini hedefe koymaktadırlar.

 Son yüzyılda işgaller bir ülkenin toprağına girip bayrak dikmekle olmuyor. Ülkenin geleceği gençleri üzerine oynanan oyunlar ve Cengiz Aytmatov’un dediği gibi mankurtlaştırılmış zihinler yapılarak işgaller yapılıyor. Mankurt nedir? Bir Kırgız Türkü efsanesidir. Efsane odur ki başka bir topluluk kendine nitelikli köle aramaktadır. Ama normal köleler içsel iradelerini kaybetmediklerinden bu iş için hala tam uygun değillerdir. Ama kimliği, kişiliği, kültürü, milli ve manevi değerleri unutturulan kişi bu iş için biçilmiş kaftandır. Efsaneye göre insanı bu hale getirmek için çok acımasız bir yöntem kullanılırmış. Önce tutsağın başını kazır, saçlarını tek tek kökünden çıkarırlarmış. Bu arada bir deveyi keser derisinin en kalın yeri olan boynundaki deriyi tutsağın kanlar içindeki kazınmış başına sımsıkı sararlarmış. Kuruyup büzülen deri kafayı mengene gibi sıkıp, ölümcül acılar verirmiş. Bir yandan da kazınan saçlar büyüyüp dışarı çıkamayınca başına batarmış. Tutsak başını yerlere vurmasın diye bir kütüğe bağlanır, yürek parçalayan çığlıkları duyulmasın diye elleri ayakları bağlı olarak ıssız bir yerde dört beş gün aç susuz bırakılırmış. Beşinci günün sonunda tutsakların çoğu ölürmüş. Kalanlar ise belleklerini yitirirmiş. Tutsak zamanla kendine gelir yiyip içerek gücünü toparlarmış. Ama o artık bir insan değil, ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan “mankurt” olurmuş. Bir mankurt kim olduğunu, hangi soydan geldiğini, anasını, babasını ve çocukluğunu bilmezmiş. İnsan olduğunun bile farkında değilmiş. Bilinci, benliği olmadığı için, efendisine büyük avantaj sağlarmış. Ağzı var, dili yok, itaatli bir hayvandan farksız, kaçmayı dahi düşünmeyen, hiçbir tehlike arz etmeyen bir köle olurmuş. Onun için önemli olan tek şey efendisinin emirlerini yerine getirmekmiş. Böylece mankurtlaştırılan kişi için artık düşmanı onun için bir efendi olmuş. Onun emrinden çıkmazmış. Eskiden sahip çıktığı tüm değerleri ve geçmişi artık onun için hiçbir şey ifade etmezmiş. Tamamen düşmanının kontrolünde zihni hiçbir fonksiyonu olmayan köle olurmuş.

Eskiden bu ifadeler bir efsane gibi görünürdü ama artık bunları yaşıyoruz. Zihinleri kontrol etmek için mankurtlaştırmanın modern yöntemlerle devam ettiğini içimiz yanarak yaşandığını söylemekteyiz. Kimliksizleştirilmiş, kendine, ailesine ve geçmişine düşman gençlerin sayısının hiçte azımsanamayacak düzeyde olduğunu görüyoruz. Bu işin soyut boyutu ise somut olarak uyuşturulan zihinlerle karşımıza çıkıyor. Sanki yeni bir şeymiş gibi duyurulsa da bu sorunun aslında bir temeli var. Milli ve manevi değerlerinden yıllardan beri uzaklaştırılan gençler bu boşluğu uyuşturucu madde kullanımı, alkol bağımlılığı gibi zihinleri uyuşturacak maddelerle doldurmaktadır. Uyuşturucu ve diğer zararlı alışkanlıklar ise artık gençlerimizi kıskıvrak sarmış durumda. Bu feryadı duymalıyız.

 Aksaray Kral FM canlı yayın konuğu olarak katıldığımızda bunu nasıl önleriz konusunda uzun uzadıya konuştuk. Herkes elini taşın altına koymalıdır. Gençlerimizi önce ahlak ve maneviyatla yoğurmalıyız. Şanlı geçmişinden aldığı gücü yarına aktaracak gençler yetiştirmeliyiz. Anadolu gençlik derneği bu uğurda surda bir gedik açmıştır. Yaptığı ve yapacağı çalışmalarla zihnimizi hedef alan soyut ve somut her türlü unsurla savaşacak güce sahip, birikime sahip bir teşkilat olarak dimdik ayaktadır. Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek, on yıl sonrasını düşünüyorsan fidan dik, yüz yıl sonrasını düşünüyorsan muasır medeniyet seviyesini yakalamayı değil onu geçmek, çağlar açıp çağlar kapamak istiyorsan insan yetiştir. Sözünü zihnimize kazımalıyız.