-
RAMAZAN TOPRAK

RAMAZAN TOPRAK


Kimin umuru..?

25 Aralık 2015 - 11:38

ana toplum gövdemiz

muhafazakâr.. muhafaza ve kâr..

iktidar nimetleriyle tanışmazdan önce

bildiğiniz muhafazakâr.. bir parça da olsa

'tanıştığı dinî ve ahlâkî değerleri'

'muhafaza' etmeyi 'kâr' bilen.. ancak

iktidar gücü ve nimetleriy!e tanıştıktan,

onlarla bi'güzel halvet olduktanberi

'tanıdığı yeni değerleri'

'muhafaza' etmeyi 'kâr' bilen

'yeni muhafazakâr'lar türeyiverdi..

artık gerilerde bıraktıkları

manevi/dinî ve millî değerlere "elveda"

yeni tanıdığı değer!ere,

iktidar gücü ve nimetlerine "merhaba"



muhafazakâr değerlere basarak

yükseldikten sonra ayakları yerden kesilenler,

'yeni muhafazakâr'lığa geçseler bile

değerleriyle özde ilişkilerini kesiyorlar ama

sözde ilişkilerini devam ettiriyorlar.. ki,

establishment/kurulu düzen(!) kesintiye uğramasın..

kendileri uçtuğu gibi yakınları,

yanaşanları, yalakaları, yalakavukları da

yakınlık derecesine göre ayakları yerden kesiliyor,

kanatlanıp uçuyor, dünlerde sürünürken..

. bu yolda uçuş!a birileri mi engel,

'ülke uçuşuna engel oluyor' diye göster,

tut kolundan götür at, bir de üstüne alkışlat..

. 'uçuş'a dinî yasaklar mı engel oluyor,

bul bir fetbaz, al bir fetva, hurraa.. hepsi buymuş(!)..



iktidara taşınma öncesinde

muhafazakâr denince saygınlık gelirdi akla..

iktidara taşındıktan sonra

çıkarları adına eğilip bükülen,

kirli işleri için hep bi'çıkış yolu bulan,

güvenilmez bir insan profili akla geliyor artık..

niye'sine bir-iki cümleyle değinelim:

önceleri muhazakar kesimde

"değerler" merkezli hassasiyetler öndeydi..

henüz tanışmadıkları iktidar gücü ve

imkanlarıyla tanışıp bir de tadına varınca

iktidar olmanın nimetler! öne çıkmaya,

değerler gerilere atılmaya başlandı..

"değerler"e sadık kalındığında

nimetlerin(!) sınırlı kalacağı görülünce

değerler dooğru rafa, hem de görünmeyen yere..



ezcümle,

"değerler merkezli yaşam biçimi" yerini,

"nimetler merkezli yaşam biçimi"ne bıraktı..

yeni yaşam biçimi,

inanç biçimine dönüşmeye,

yaşadığı gibi inanmaya başladılar..

bu suretle yozlaşma sürecine girilmiş oluyordu..

sürecin merkezinden gözlemimizle..

hz.ömer'in,

"inandığınız gibi yaşamazsanız

yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız"

öngörüsü feraseti gerçeğe dönüşüyordu..

"değerler" unutuluyor, yerini "nimetler" alıyordu..

belki yüzyılda yaşanabilecek yozlaşma,

iktidar gücü ve nimetleri sayesinde

kısa sürede gerçekleşiyordu..

lord acton'ın,

"güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır"

sözü bir kez daha doğrulanıyordu..



bu yozlaşma sürecinde

başat rolün sahibini araştırdığımızda

ilginç bi'durumla karşılaşıyoruz..

gelişmiş ülkelerde

liderlerin ayakları yerde,

ne kendileri uçuyor,

ne yakınlarını uçuruyorlar

ama ülkelerini zirveye taşıyorlar..

az gelişmiş veya gelişmemiş ülkelerde ise

liderlerin ayakları yere basmıyor,

hem kendileri uçuyor,

hem yakınlarını uçuruyorlar..

ülkeleri ise yerlerde.. kimin umurunda..?



E-Posta: [email protected]