bir süredir
toplumun gözü önünde..
toplumu temsil noktasında olanların
konuşamadıkları sadece karşılıklı bağrışıp atıştıkları..
onları ibretle ve dehşetle izlerken artık
boğulmaya başladığımız bir dönem..
tribünlere ezberletilen canhıraş sloganlar ile
fısıldanan ama bağırılarak duyurulan şablonlar eşliğinde,
yükselen alkış tufanları, tezahüratlar, şakşaklar ile
amigo ıslıkları, gürültü ve yaygaraları arasında,
kaybolmaya yüz tutan akl-ı selîm adına
diyoruz ki,
bilerek veya bilmeyerek
içine çekildiğimiz,
daha da çekilmeye çalışıldığımız
sonu ve çıkışı olmayan bağırtılar tartışmalar
ve kavga ortamına bir son verebilme adına,
belki de köprüden önceki son çıkışa yaklaşılırken
şu'culuğuna bu'culuğuna bakmaksızın
istisnasız herkesi,
özellikle de
ülke ve toplumun geleceği konusunda
karar verme konumunda olan
yetkili ve görevlileri
bir kez olsun,
herkesi ve herşeyi bir kenara bırakmaya,
yüce yaradan ile başbaşa kalmaya,
akıl ve vicdanlarını devreye sokmaya,
iki el bir baş ile düşünmeye davet ediyor,
akl-ı selîmin gereği olduğunu ve bir süredir
vicdanlarına hapsettiklerini düşündüğüm
bir yanlış soruyu bırakmaları ve
bir doğru soruyu sormaları istirhamıyla
sesleniyoruz:
"ben nasıl kurtulurum?"
sorusu sorulmaya devam edildiği sürece
"ben" ve toplum ve ülke olarak hep birlikte
hızla çöküşe doğru yuvarlandığımızı görmelerini..
ve yerine,
"toplum ve ülkem nasıl kurtulur?"
sorusunu sormaya başlamalarını ve
gereği olan adımları atmaları halinde,
"ben" ve toplum ve ülke olarak hep birlikte
hızla çıkışa yöneleceğimizi biz görebiliyoruz..
bu vahim durum "onlar"ca da görülmediği veya görülmediği takdirde
vay halimize..!
not:
sözümüz,
hem meclis'ten içeri,
hem meclis'ten dışarı'dır..
düşman sevindirmek isteyenler hariç..
E-Posta: [email protected]
Ramazan Toprak 13 Ocak 2017 Cuma
YORUMLAR