-
ERDOĞAN KAYA

ERDOĞAN KAYA


Teknoloji çocukları da ağlatmıyor

09 Ocak 2020 - 08:12

Teknoloji ve bilim öyle ilerlemiş ki, inanın insanın aklı fikri almıyor. Geçtiğimiz günlerde özel hastanelerimizden birisine bir doktor dostumla görüşmek için gitmiştim. Baktım bir çocuk sünnet elbisesi ile sünnet olup çıkmış. Ne ağlaması var ne bağırması gülerek gidiyor. Tabi aklıma çocukluğum geldi, nereden nereye gelmişiz demekten kendimi alamadım. Sonra aklıma benim torun Erdoğan’ın sünneti geldi,sünnetten çıkınca, “ acımadı ki” demesine bir hayli gülmüştüm. Teknolojini faydalarını artık yeni nesil görüyor.

Ama işin enteresan kısmı ise bizim çocukluğumuzu bırakın daha dün gibi geçen 20 yıl öncesi sünnetler aklıma gelmişti. İsterseniz önce dünden bugünü bir kıyaslayarak nostalji yapayım.

Bir memur çocuğu olduğumuz halde aynı yoldan geçtiğimiz ve belli zamanlarda köyleri gezen sünnetçiler olurdu. Bizim oralara Aksaray da sünnet yapan biraz daha kaliteli sünnetçiler gelmezdi. Gelen sünnetçilerin tamamı Ortaköy ilçemize bağlı kümbet köyünden gelen sünnetçiler gelir köyün bütün çocuklarını sünnet ederdi.

Eğe köyde düğün yok da davul sesi geliyorsa, koca koca sünnetsiz çocuklar birden köyün dışına kaçar, ya da herhangi bir yere saklanırdı. Eğer ansızın yakalayıp tutarsanız sünnet ettirebilirdiniz. Bende sünnet olduğum anı iyi hatırlıyorum iki kişi zor tutup sünnet ettirmişlerdi.

Sünnetçinin yanında bir davul birde zurnacı çalarda çalar, sonra sünnetçi sünnet edeceği çocuklara buncuk takacağım diye kandırır, uyuşturma, iğne falan ne gezer. Elindeki kıstırgaçla pipiş kıstırılır ve ustura ile sünnet gerçekleştirilir. Feryadı figan içinde bağıran çocuğun iki eli ve ayakları muntazam bir şekilde tutulur, kesilen yere biraz pudra atılır doğru yatağa.

Ne ilaç vara ne bir tedavi var, tamamen ilkel çağda yapılan sünnetlerde zaman zaman kazaya uğramalar ve mikrop kapmalar hiç eksik olmaz. Hatta iyi hatırlıyorum, bir çocuğun pipişinin ucunu sünnetçi kazaen kesmişti.

On, on beş yaş ve hatta askere gidecek gençlerin ilkel şartlarda sünnet ettirildiğini iyi hatırlıyorum. O kocaman çocuklara sünnet elbisesi falan olmaz annelerinin şalvarından birer entari dikilir iyi olana kadar onunla gezerlerdi. Ne ilkel bir dönem yaşamışız inanmakta güçlük çekiyorum. Kovalaya kovalaya tutulan ve aklı eren çocuklar herkesin Bakışları arasında sünnet ettirilirdi, o psikolojiyi bir düşünün.

Bakın hele şimdiki duruma, önce sünnet bezleri ve sünnet külotları alıyorsunuz. Sünnet olan çocukların sünnetinden sonra yarası acıyıp herhangi bir yere değmemesi için özel külotla yapılmış. Buna ilaveten yine özel giysiler ve elbiseler, sünnet olan çocuk sünnetten bir gün sonra isterse gezip dolaşabiliyor.

Sünneti uzman hekim yapıyor, çocuk bayıltıldığı için sünneti hiç görmüyor ve psikolojik bir durumda yaşamıyor. Hem de sünnete özenle dikkat ediliyor, hiçbir kanamaya meydan vermeden, çocuk hiçbir acı çekmeden sünnet oluyor. Onun için benim torunda küçücük haliyle yarı baygınken bana, “ dede acımadı ki” diyor.

Baktım nereden nereye gelmişiz, hastaneden alıp eve gelirken diyorum bunların torunları bilmem nasıl sünnet olacak diye. Efendim nereden nereye geldiğimizin bir hatırasını sizlerle paylaştım.

Aklıma geldi 1974 Kıbrıs Barış harekâtı var, herkeste radyo yok. Bazı Almanya ya gidenlerin babalarına getirdiği köyde birkaç radyo var. Köyün ortasına kocaman bir radyo konur 19.00 haberleri başına biriken yaşlılar tarafından dinlenirdi.

Cami imamı bu arada “ bir gün gelecek Amerika da olanları biz bizim burada olanları onlar izleyecek” deyince. Yaşlılar hocayı sapıtmakla suçlamışlardı, şimdi kalkıp şuandaki iletişim teknolojisini bir görseler acaba ne derler dersiniz.

Sizinle hep siyaset ve güncel olaylar paylaşacak değiliz ya bazen de geçmişle günümüzü kıyaslamak istedim. Nereden nereye geldiğimizi hatırlatmayı düşündüm, çünkü ben bile dünü ile bugüne farklı bakıyorum. Bizim bile dünde görmediklerimizi bugün görüyoruz vesselam.

YORUMLAR

  • 0 Yorum