Gerçekten de bu dillere galat olmuş cümle kelimenin tam anlamıyla aslı astarı olmayan bir lakırdıdan öteye geçmez .!!!
Allah(c.c.)’ın izniyle bu sene 49. yılı içinde bulunduğum meleğimizle ilgili iki geleneksel günlerinden ilki her yılın Ocak ayının 10’unda kutlanan ismi” Çalışan Gazeteciler Bayramı” olmasına rağmen çalışandan çok patronlara hürmet edilen günken, diğeri ise içinde bulunduğumuz gün yani her yılın Temmuz ayının 24’ünde idrak edilen “24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı” günüdür.
SANSÜRÜN İTTİHATI TERAKKİ, TEK PARTİ VE DEMOKRAT PARTİ İLE 12 MART VE 12 EYLÜL CUNTALARIYLA DİĞER HÜKÜMETLERDE ÇEŞİTLİ İSİMLER VE YÖNTEMLERLE DEVAM ETMESİ NEDENİYLE “24 TEMMUZ GAZETECİLER VE BASIN BAYRAMI” BOŞ LAFTIR!
Ortaokul yıllarımızda bize öğretilen1908 yılının 24 Temmuz’una kadar basılan gazetelerin dizgilerinin yapılmasından sonra devletin sansür memurları tarafından kontrol edilerek mevzuata ters görülen haberlerin sansür edilerek basılacak gazeteden çıkartıldığıydı.
İlk defa o gün gazetecilerin sansür memurlarını içeri almayarak hazırladıkları gazeteleri basıp okuyucuya dağıtmaları nedeniyle bu tarihin basından sansürün kaldırıldığı gün olması nedeniyle bugün “Gazeteciler ve Basın bayramı” olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Her ne kadarda bu gün kutlanmaya devam edilmiş olunsa da ”Basın hürdür sansür edilemez” sözü istisnai kısa devreler dışında uygulanmayan bir cümle olmaktan öteye geçemeyen bir galat ve lakırdı olarak kaldı..
Allah(c.c.) izin verirse bugün den başlayarak 4 ayrı yazımda tarihe not düşmek için özet olarak kanunlar, yönetmelikler ve yöntemlerle kurumsal olarak basın organlarına ve kişisel olarak kurumun emekçileri olanlara yani biz basın emekçilerine uygulanan sansürü, daha sonra ise yine Pazartesi Hak Aksaray’da 49 yıldır yaşayarak gördüğüm ülkemizin 81 ilindeki benzer çeşitli yöntemlerle uygulanan sansürlerin özetinin, özetini yazacağım.
İTTİHATI TERAKKİNİN KISA DÖNEM BAHARI VE UZUN KIŞI SANSÜRÜ!
Yazının sonunda vereceğim kaynakta bu kunda özetle;
“ 2.Meşrutiyetin ilanı, Abdülhamit devr-i istibdatının(Osmanlıyı parçalayanların uydurdukları saldırıyı anlatan cümle ile belirtilen) sonu, aynı anlama gelmek üzere bir yayın patlamasını beraberinde getirir.
Yayın patlamasının hukuki sebebi ise İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından 29 Temmuz 1909’da çıkarılan hürriyetçi (özgürlükçü)(basında hürriyeti/hür basını savunan) basın yasasıydı(kanunuydu)
İTC ile o güne kadar sürekli sansürlenen basın mensupları arasındaki(süren) bu kısa bahar sonunda İTC’nin son dönemi basına yönelik baskıların zirveye yürüdüğü dönemdi.
İTTİHATÇILAR BASKIDA ÖYLESİNE İLERİ GİTTİLERKİ KENDİ GAZETELERİNİ BİLE KAPATTI
Bu evrede İTC mensupları, kendi yayın organı Tanin’i bile kapatacak kadar agresifleştiler.
İktidara tırmanmak ve onu koruma arzusu, her şeyi ve herkesi kendi iktidarına karşı bir tehdit unsuru olarak gören, alarmist-milliyetçi(Milli olan milliyetçilik yerine kafatasçı zihniyet olan ırkçılığı) savunan bir yaklaşımla birleşince hubris sendromu kaçınılmaz oldu.
İTC VE YAKINLARININ KAYNAKLARI AÇIKLANMAYAN ZENGİNLİKLERİ SANSÜRÜ GETİRDİ
İTC ve yakın çevresinin zenginleşmesi, servet ve ikbal hırsıyla halkın sorunlarını yadsıması ve Mahmut Şevket Paşa’nın Beyazıt meydanı ortasında arabasına düzenlenen saldırıyla katledilmesi, yaşanan Balkan bozgunu İTC’nin askeri dikta rejimini hazırlayan olgular ve olaylar silsilesidir.
Bugün yerimiz oldu Hakkın izniyle yarında Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren uygulanan sansürü yazacağım.
Basının susturulmasının susturanla susturanlarla birlikte kamuya da bir faydasının olmayacağı gerçeğiyle takibi dileğiyle.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Devamı Pazartesi’ye.
(*) Bugünkü yazımdaki Parantez içine aldığım bilgiler bana aittir. Yer verdiğim diğer Osmanlı döneminde basına uygulanan sansürle ilgili bilgileri ise “https://yaziportal.org/2022/10/15/turkiyede-basina-sansurun-tarihi-bizim-hic-bitmeyen-hikayemiz/ den” aldım. Emeği geçenlere teşekkür ederim. Ali Genç
Yorumlar
Kalan Karakter: