Perşembe’den devam.
Yazı sonunda linkini vereceğim kaynakta basına sansürle ilgili verile bilgide;
“Cumhuriyetin ilk iki yılında hür bir basın ortamı oluşmuşsa da Şeyh Said İsyanı 'nın çıkmasıyla çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisini devreden çıkararak bakanlar kurulunun yaptırım gücü elde etmesini sağlamıştır.
Kanunun çıkmasıyla bütün muhalif gazeteler kapatılarak Velid Ebüzziya, Ahmet Emin, Eşref Edip, Suphi Nuri, Fevzi Lütfi, İsmail Müştak gibi dönemin önde gelen gazetecileri İstiklâl Mahkemelerinde yargılandı.
GAZETECİLER CUMHURBAŞKANI ATATÜRK’E YAZDIKLARI ÖZÜR VE AF TALEPLERİ SONUCUNDA BERAT EDENLERDEN SADECE BİRİ ÖZEL İZİNLE GAZETECİ OLABİLDİ!!!
Orta başlık üstünde isimleri verilen gazeteciler Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e çektikleri özür ve af telgrafları sonucunda beraat eden gazetecilerden Ahmet Emin ancak 1936'da Atatürk'ten aldığı özel izin ile mesleğe dönebildi.
HÜKÜMETİ DESTEKLEYEN TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ YAYINLARIDA YASAKLANDI
Aynı dönemde hükûmeti desteklemelerine ve Şeyh Said İşhanı’nın İngiltere teşvikiyle çıkarıldığını yönünde yayımlar yapmalarına rağmen Türkiye Komünist Partisi'nin yayımları da yasaklanmış, komünist gazeteciler çeşitli hapis cezalarına çarptırıldılar.
1931’DEKİ İLK BASIN KANUNDAKİ MUĞLAK İFADELER BASINA SANSÜRÜN YOLUNU AÇTI
1931 yılında ilk basın kanunu "memleketin genel siyasetine dokunacak yayım yapan" gazetelerin kapatılması yetkisini içeren cumhuriyet döneminin ilk basın kanunu çıkarıldı.
1938 YILINDAKİ GAZETE BASACAKLARA YÜKSEK ÜCRETLER SANSÜRÜN BAŞKA YÜZÜ OLDU
1938 yılında eklenen maddelerle yeni yayım çıkarmak isteyenlere yüksek meblağlar içeren teminat mektubu getirme şartı getirilerek "kötü ünlü kişilerin" gazetecilik yapması yasaklandı.
Hükûmet, II. Dünya Savaşı döneminde gazetelerin Mihver Devletleri ve Müttefik Devletler ekseninde taraflı yayım yapmasına bir yaptırımda bulunmamasına karşılık cephe haberlerinde yalnızca Anadolu Ajansından gelen bilgilerin yer verilmesine izin veriliyordu.
İç politika ve ekonomik koşullar(şartlar) ile ilgili haberler ise tamamen hükûmet kontrolündeydi.
KAPATILMAYLA ZARAR ETMEK İSTEMEYEN GAZETELER SANSÜR KANUNU İSTEDİLER
Savaş döneminde sebep belirtilmeksizin birçok gazete kapatıldı.
Gazetelerinin kapatılmasını ve zarar etmeyi istemeyen gazeteler bir sansür kanunu çıkarılmasını talep etmiş, böylece basımdan önce sansürden geçen gazetelerin kapatılma gibi bir durumla karşı karşıya gelmesinin önüne geçilmesi hedeflenmişti.
Ancak basını halihazırda tam teşekküllü bir şekilde denetleyen hükûmet sansürcü durumuna düşmemek için bu yönteme uzak durdu.
1930-46 ARASINDAKİ KAĞIT YOKLUĞU İLE ÇIKAN KIT İÇERİK OKUYUCUYU RADYOYA YÖNELTTİ!!!
1930-1946 arası dönemde oldukça kıt bir içerik sunan ve kâğıt yokluğu nedeniyle de sayfa sayısı azalan gazetelerin tirajının düşmesiyle habere ulaşmak isteyen vatandaşlar devlet radyosuna yöneldi.
Bugünde yakın tarihe düştüğümüz notla “Basın hürdür, sansür edilemez” sözünün ne kadar dayanaksız olduğunu gözler önüne serdim.
Ömrümüz olursa ve çok önemli bir gelişme olmaz ise Çarşamba günü Demokrat Parti dönemindeki basına uygulanan sansürü işleyeceğim.
Tam demokratik Türkiye’yi sağlayacak yeni Anayasada milletimizin haberleşmesinin teminatı olan basın hürriyetinin de tam olarak sağlanması ve ayrıca basının devam etmesinin olmazsa olmaz şartlarından olan ekonomik hürriyet içinde gerekenlerin eksiksiz olarak yapılarak Basın hürriyetinin ,dolayısıyla milletin haberleşme ihtiyacının teminat altına alınması için takibi dileğiyle.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Devamı Çarşamba’ya.
Yorumlar
Kalan Karakter: