-
ERDOĞAN KAYA

ERDOĞAN KAYA


Doğru kırılır eğilmez

30 Ağustos 2016 - 15:11

Allah rahmet eylesin Gaffar Gül hocamı vefatından önce hastane ziyaretimizde hasta ziyareti kısa olur diye kısa süre sonra kalkmak istememize rağmen bizi göndermez sohbet ederdik. Defin işleminden sonra mezardan çıkarken söylediği bir söz aklıma geldi. “Dürüst olun, yalan söyleyip birbirinizi aldatmayın ve haksızlık yapmayın. Bakın benim yapacağım bir şey yok, kabir kapısına dayandım. Vallahi orada aldatmak ve atlatmakta yok, kimseye hatır için yalan söyletemezsiniz. Orayı düşünerek yaşayın” demişti.

      İnsanoğlu haktan yana imiş gibi görünüp haksızlık yapsa ne olur. Kabir kapısında bunlar son bulur orada hesap kitap yüzleşme başlar. Neye gerek var bu dünyada alavere dalavere çevirmeye, başkalarının sözü ile birbirimizi karalayıp bir başkasını korumaya. Eğer insanlar üzerinde zanda bulunuyorsak Allah korusun bu daha çok tehlike helallik almadığımız sürece başımızı hiç secdeden kaldırmasak neye yarar. Dürüstlük çok önemli, bunu teyit için kirpilerin yaşamından bir kıssa anlatayım belki bize ders olur.

        Eski zamanlarda bir kış, gece soğukları başlamış. Bu gece soğuğundan bütün hayvanlar etkilenmişler, büyük kayıplar vermişler ama en çok kayıp verenler kirpilermiş; bildiğiniz gibi onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok bunların yerine kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var. Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış çözüm aramaya başlamışlar, tartışa tartışa en sonunda büyüklerinden birinin gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmeye karar verilmiş.

      Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki hava sirkülâsyonunu da önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış. ve ilk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını fark etmişler ama başka bir sorun varmış, o da üşüyen kirpilerin birbirlerine fazla yaklaşmalarından dolayı birbirlerine dikenlerini batırmalarıyla yaralanmalar gerçekleşmiş, daha sonraki gece uzaklığı fazla tutmuşlar yaralanma korkusundan. bu yüzden de bazı donma olaylarının önüne geçememişler ancak her gece buna devam ederek deneye yanıla, deneye yanıla birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler.

       Bizler Allah korkusu ile yaşıyorsak neden hatır gönül ve menfaat için birbirimizi incitiriz? Yalanda uydursak dalavere yapsak da bir gün Azrail’in kucağına düşmiyecekmiyiz. Bunu bir temel fıkrası ile anlatalım.

       Azrail Temel'in canını almak için gelir. Temel'se Azrail'den kurtulmak için hemen bir çare bulur. İşaret parmağını ağzına sokar ve "aguk guguk" sesleri çıkartarak bebek taklidi yapar.      Azrail durumu anlayıp Temel'in oyununu bozmak istemez ve gider.

       Azrail ertesi gün Temel'i almak için geldiğinde Temel'in kendisine bir emzik bile aldığını ve yerlerde emeklediğini görür ve Temel'e seslenir:

Temel, gel attaaaa gideceğiz der. Temelde Azrail’in arkasına çıkınca orada canını alır.

      Yani ne yaparsak yapalım Azrail’in elinden kurtuluş yok.

      Öğretmen din dersindeydi. Çocuklara sordu.

     Kim cennete gitmek ister?

      Herkes parmağını kaldırdı.

      Peki kim cehenneme gitmek ister?

      Bu sefer kimse parmak kaldırmadı.

       Öğretmen Temelin ikisine de parmak kaldırmadığını gördü ve

      Sen niye parmak kaldırmadın?

       Temel:  annem okuldan çıkınca hemen eve gel dedi öğretmenim.

      Bugünde sizleri biraz düşünmeye sevk ettim. Doğru kırılır eğilmez vesselam.

YORUMLAR

  • 0 Yorum